Bu Blogda Ara

28 Temmuz 2013 Pazar

Boratav'ın Nasreddin Hoca'sı

Pertev Naili Boratav: Nasreddin Hoca.
Edebiyatçılar Derneği Yayınları: 8,
Ankara 1996, 292 S., ISBN 975 7872-07-5
[İsmail Engin] - 1996 yılının, UNESCO tarafından Nasreddin Hoca Yılı olarak ilân edilmesiyle birlikte, Türkiye'de Nasreddin Hoca üzerine bir dizi eser, makale yayınlandı; seminer, sempozyum ve kongre düzenlendi; süreli yayınlarda özel sayılar çıkarıldı.

1996'da Nasreddin Hoca üzerine yapılan tartışmalar yoğundu. Ancak Nasreddin Hoca, ünlü halkbilimci Pertev Naili Boratav'ın yazdığı, yayınlanması ve satışa sunulması bile olay olan birazdan değinilecek eseriyle, daha çok bilim çevreleriyle kamuoyunda kendisinden sözettirdi.

* * *

Pertev Naili Boratav, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde halkedebiyatı üzerine Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde on yıl boyunca ders vermiş; verdiği dersi bir halkbilimi kürsüsüne dönüştürmüş; ancak temmuz 1948'de[1], Ankara Üniversitesi Senatosu kararı uyarınca, siyasi görüşleri nedeniyle, sosyolog Behice Boran ve Niyazi Berkes'in de içinde bulunduğu bir dizi bilim adamıyla birlikte ihraç edilmiş.[2] Onun, halkbilimi kürsüsüne dönüşen programı gelişmiş ve zenginleşmiş halkedebiyatı dersi de 1948 ders yılının sonunda kaldırılmış.[3] Ancak, Üniversitelerarası Kurul, bu kararı bozmuş; durum mahkemeye yansıyınca, işine son verilme gerekçesi olarak da "Namık Kemal ve Ziya Gökalp'i eleştirmesi" gösterilmiş. Mahkeme kararı Boratav lehine çıkınca, zamanın Millî Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer'in, TBMM'nden geçmesini sağladığı, DTCF'de arasında Boratav'ın kürsüsünün de bulunduğu üç kürsünün parasının kesilmesini sağlayan özel bir yasayla, Boratav işini ve kürsüsünü kaybetmiş.[4]

* * *

Türk halkbiliminin duayenlerinden biri olan Pertev Naili Boratav'ın Nasreddin Hoca'sı, Türkiye'de 1996 yılından itibaren, konu üzerine yapılan tüm etkinliklere her yönüyle damgasını vuran ve bu etkinliklerde büyük tartışmalara yol açan bir eser oldu.

Türkiye'nin 1990'lı yılların ilk yarısından beri, önemli sanat, edebiyat ve bilim eserlerini basan-yayınlayan önde gelen, ciddi kurumlarından biri olan Yapı Kredi Yayınları (YKY) –ki YKY'nı Yapı Kredi Bankası finanse etmektedir– tarafından basılması ve yayınlanması-dağıtılması kararlaştırılan Boratav'ın Nasreddin Hoca'sı, öncelikle, basılmasına karşın daha dağıtıma çıkmadan, müstehcen bulunduğu için yayından kaldırılarak, Türkiye tarihinde, basıldığı yayınevi tarafından özel sansüre uğratılan bir eser olma niteliğini kazandı.


Daha sonra, bu olay üzerine, Edebiyatçılar Derneği'nin basımını ve yayınlanmasını-dağıtılmasını üstlendiği adı geçen eser, haziran 1996'da satışa sunulduğunda, genel anlamda içeriğiyle Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü'nün Ankara'da düzenlediği V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi'nin 25 Haziran 1996'da gürültülü bir şekilde açılmasına neden oldu.

Boratav'ın Fransa'da tamamladığı yaşamının en büyük eserinden söz eden, onun bulgularıyla görüşlerinden de yola çıkarak "Nasreddin Hoca Fıkralarının Tarih İçindeki Değişimi" başlıklı bir bildiri sunan, eski öğrencisi ve asistanı, o gün için Amerika Birleşik Devletleri Indiana Üniversitesi profesörlerinden İlhan Başgöz de Nasreddin Hoca'yı aşağıladığı, onu hırsız, müstehcen gösterdiği ve böylece Türkleri karaladığı, Türklüğü aşağıladığı, Türk kültürüne ihanet ettiği ileri sürülerek, onu idealize edenler ve tabulaştıranlar[5] tarafından, art niyetli olduğu gerekçesiyle, bildirisi yarıda kesilip, kürsüden indirildi –ve böylece Nasreddin Hoca'nın namusu, ahlâkı korundu!?–.[6]

* * *

Neydi, Boratav'ın olay yaratan eserinde ileriye sürdüğü tezleri?

Boratav'ın 42 yıllık çalışması sonucu 1996 yılında ortaya çıkan Nasreddin Hoca adlı 292 sayfalık eseri, iki kısımdan oluşuyor.

Eserin ilk kısmı Boratav'ın, 9 adet irili ufaklı Nasreddin Hoca üzerine 1950'li yıllardan beri değişik uluslararası sempozyum ve kongrelerde sunduğu, Türkçeye çevrilen bildirilerinin ve verdiği konferanslarının metinleriyle, kimi Türkçe yazdığı makalelerin biraraya getirildiği ve yeniden gözden geçirilerek eklemeler yapıldığı, bilimsel analizlerini içeriyor.

Eserin ikinci kısmı, 1480'de Ebu'l Hayr-i Rumî tarafından yazılan Saltuk-nâme'den başlayarak günümüze gelen değişik yazmalardan seçilen 594 Nasreddin Hoca fıkrasından ibaret.

Boratav'ın Nasreddin Hoca'ya 19. yüzyıldan önceki gerçek kişiliğini geri verdiği eser, sadece Anadolu kültür çevresinde değil, Osmanlı kültür çevresindeki Nasreddin Hoca geleneğinin oluşum, yayılma ve yaşatma, değişme süreçlerini kapsıyor. Ancak, eser herşeyden önce, Nasreddin Hoca'nın Anadolu Alevî-Bektaşî geleneği içerisindeki yerini saptaması açısından, son derece önemli.

Saltuk-nâme'den yola çıkarak, Hoca'nın tarihi kişiliğini, 1268/1269'da Akşehir'de öldüğü söylenilen Seyyid Mahmud Hayrânî'nin bir dervişi olarak belirleyen ve Anadolu Aleviliğinin Balkanlara yayılmasında etken olan Sarı-Saltuk'un da ayni şeyhin mürîdi olduğuna (S. 9-10) dikkat çeken Boratav, Nasreddin Hoca'nın kişiliğini, fıkralarındaki mistik yorumlarla açıklıyor. Boratav'a göre, büyük gürültü koparan Hoca'nın cinsellik içeren fıkraları, Nasreddin Hoca'nın kişiliğinin bir türlü mistik yorumudur. Bu tür mistik yorumda îmân, amel ve ihlâs vardır. Gelenek, onun ölümünden çok sonra, ona doğa üstü güçlere sahip olma, karşısındakinin düşüncelerini keşfetme yeteneği gibi, "kişiliğinden tamamıyla farklı nitelikler yakıştırmıştır".

Boratav, eserinde değişik yörelerden çıkan ve zamanla anonimleşen fıkraların, yine zamanla Nasreddin Hoca'ya maledildiğini ve böylece birden fazla Nasreddin'in, Nasreddinlerin bulunduğunu da ortaya koyuyor.

Boratav'ın adı geçen eserle, o güne kadar konu üzerine yapılan çalışmalar dikkate alındığında, bilim dünyasına yaptığı en önemli katkılarından birisinin, Nasreddin Hoca'yı dogmatik bir Sünnî anlayışın dışına çıkararak onun "Bektaşî" tipi ile ortak paydalarını vurgulaması olduğu söylenebilir (S. 24-26).
Diğer bir anlatımla Boratav, Nasreddin Hoca'yı "molla" tipinin dışında, sofiliğin ve Bektaşîliğin genel özellikleriyle özdeşleştiriyor. Bu anlamda Nasreddin Hoca, yaygın geleneğin dışında Allah'a kafa tutan, onu sorgulayan, ona gerektiğinde yaptırımlar uygulayan bir "deli"dir. İşte, büyük ölçüde Boratav'ın ortaya koyduğu Nasreddin Hoca'nın bu özellikleri ve onları destekleyen saptamalarıyla bulguları, Türkiye'de gelenekselleşmiş bilim çevrelerini özellikle de Türk-İslâm Sentezi doğrultusundaki kimi ideologları tedirgin etmiş gözüküyor.

Boratav, Nasreddin Hoca fıkralarının içeriklerinde türlü etkenlerle "oynamalar" olduğunu ve onda "ideal bir tip arandığını" saptayarak, değişik zamanlarda ona yakışmadığı düşünülen unsurların değiştirildiğini, "din, ahlak ve töre" kurallarının "ideal tiplerine oturtulduğunu" ve böylece "ideal kültürde benimsenen her unsuru içeren bir şekilde" ortaya konulduğunu; ama aslında böyle olmadığını (S. 29-36), ileri sürüyor.

Boratav'a göre, halk geleneğindeki önyargıdan güç alan kimi araştırmacılar tarafından Nasreddin Hoca'nın saygın kişi sayılması, ona "soylu", ve "aydın" bir kimlik verilmesi ve bunların kanıtlanma çabaları; bu araştırıcılar tarafından ona yakışmayanların "sansür" edilmesi, ayıklanma çabaları boşuna (S. 35-36, 52).

Nasreddin Hoca'yı bir "halk bilgesi" ve "halk filozofu" (S. 10, 17, 26) olarak gören Boratav, bununla birlikte, onun "kusursuz bir halk bilgesi" olmadığının altını çiziyor. Bu bağlamda, Nasreddin Hoca'nın da herkes gibi budalalıkları, saçmalıkları vardır ve bunlardan arındırarak onu "temize çıkarmak istemek ve onda ‘ideal ve bir ilk-tip' aramak boş bir emek" (S. 52).

Boratav için, Nasreddin Hoca fıkraları büyük bir bölümüyle, "dil ve kültürleri farklı ulusların ortak malıdır" ve yalnız "Türk" ya da "Müslüman" topluluğuna mal edilebilecek tipten olanların dışında "universal bir nitelik kabul etmek gerekir. Bunlarda salt yerli ya da ulusal nitelikler aramak boşuna zahmettir; hangi memlekette, hangi dilde anlatılmış olurlarsa olsunlar, bunlar bütün insanlığın malı olmak niteliğindedir" (S. 86-88).

* * *

Türk-İslâm Sentezi ideologları'nın idealize edip tabulaştırdığı (ya da tabulaştırmaya çalıştığı) ve manipule ettiği Nasreddin Hoca kimliğini ve imgesini, allak bullak etmesi; ona gerçek kimliğini geri vermesi ya da Nasreddin Hoca'nın kimliğini ve imajını bilimsel bir zemine oturtması açısından, Türk-İslâm Sentezcileri tarafından art niyetli olması gerekçesiyle (!?) büyük bir hedef haline getirilmesine karşın, Boratav'ın eseri, Albert Wesselski'nin "Der Hodscha Nasreddin. Türkische, berberische, maltesische, kalabrische, kroatische, serbische und grechische Maerlein und Schwaenke" adını taşıyan Weimar'da Alexsander Dunker Verlag'ın 1911'de bastığı 2 ciltlik eserini, büyük ölçüde tamamlayan bir "opus magnum". [İsmail Engin]

Notlar

[1] Bkz. Boratav 1982: 18; Örnek 1977: 25; krş. Baykurt 1976: 82.
[2] Bkz. Kayalı 1995: 81-95.
[3] Bkz. Boratav 1982: 18; krş. Baykurt 1976: 82.
[4] Bkz. Başgöz 1995: 101-103; krş. Kayalı 1995: 81-95.
[5] Bu konuda bkz. Çotuksöken 1996: 45-47.
[6] Bu konuda bkz. Sakaoğlu 1996: 225-229.


Kaynakça

Başgöz, İlhan (1995): »Pertev Hoca İçin« Folklor/Edebiyat 2: 101-103.
Baykurt, Şerif (1976): Türkiye'de Folklor. Ankara: Kalite Matbaası.
Boratav, Pertev Naili (1982): Türk Halkbilimi I: 100 Soruda Türk Halkedebiyatı. İstanbul: Gerçek.
Çotuksöken, Yusuf (1996): »Nasreddin Hoca'nın ‘Yakışıksız' ve ‘Açık Saçık' Fıkraları Üzerine« Varlık 1067: 45-47.
Kayalı, Kurtuluş (1995): »Çevresiyle ve Geçmişiyle Barışık Bir Düşünce Adamı: Pertev Naili Boratav« Folklor/Edebiyat 2: 81-95.
Örnek, Sedat Veyis (1977): Türk Halkbilimi. Ankara: İş Bankası.
Sakaoğlu, Saim (1996): »V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Ankara'da Toplandı« Türk Dili 536: 225-229.

Pertev Naili Boratav: Nasreddin Hoca. Edebiyatçılar Derneği Yayınları: 8, Ankara 1996, 292 S., ISBN 975 7872-07-5

İçindekiler
Boratav'ın "Opus Magnum"u: Bir Kültür Anıtı • 7
Eski Yazmalarda Nasreddin Hoca Fıkraları • 9
Nasreddin Hoca'nın Gerçek Kişiliğini Saptama Yolunda Girişilen Denemeler Üzerine • 17
Nasreddin Hoca'nın Kişiliğini ve Fıkralarını Yorumlama Denemeleri Üzerine • 21
"Nasreddin Hoca" ya da "Nasreddin Hoca"lar • 38
Nasreddin Hoca Fıkraları İçin Bir "Kaynak Kitap" Tasarısı • Nasreddin Hoca ve Memleketi Sivrihisar Üzerine • 47
Nasreddin Hoca Fıkralarının Çeşitlenmelerinde Türlü Etkenler Üzerine •
53 Balkan Ülkeleri Geleneğinde Nasreddin Hoca • 61
Nasreddin Hoca Fıkralarının Yayılma Alanları • 68
Nasreddin Hoca Fıkraları • 89
Kaynakça ve Kısaltmalar • 283


303.

Bir gün Hoca giderken yolda bir batağa düşer. Bir herif yolda geçerken Hoca'yı bu hâlde görüp aydur ki: "Nice /verürsin/, ben seni bu balçıkdan çıkarayın?" dedi. Hoca aydur: "Hiç." Herif hemândem Hoca'yı balçıkdan çıkarur. Hoca dahi doğrulup evine gitmek ister. Herif aydur: "Kanda gidersin? Benüm hakkımı ver, andan sonra git." der. Hoca aydur: "Senün hakkun nedür?" Herif aydur: "Bana hiç vereyin dedün; anı isterem." dedi. Hoca aydur: "Hiç demek yok demekdür. Hiç yok verilür mi?" der. "Elbette, her ne ise ver." der. Hoca âhir 'âciz olur; aydur: "Gel eve, hiçi sana vereyin." Eve gelürler. Hoca varup bir boş çölmeği getürüp herifün önine kor. Herife aydur: "Elüni şol çölmeğe sok." Herif sokar. Hoca aydur: "İmdi elüni muhkem yum, dahı çıkar." der. Herif elini muhkem yumar, dahı çıkarur. Hoca aydur: "İmdi aç." Açar. Hoca aydur: "Elünde ne var?" Herif aydur: "Hiç." Hoca aydur: "İmdi, aldun hakkunı, var git." der. Herif dahı 'neylesin? Nâçâr alup gider.

518.

Bahâ'î, s. 152/SK, Nâzım.

Hoca pencereden sokağı seyr ederken uzun müddettir borcunu ödeyemediği alacaklısının karşıdan söktüğünü görüp haremine: "Kuzum Hanım! Haydi, şu herife, sana söylediğim veçhile kapı arkasından cevab ver de belki bir uzun müddet ta'cîzinden kurtuluruz." demişse de yine duramayup ne konuştuklarını dinlemek üzere arkasından kendisi de gider. Alacaklı kapıyı çalar. Kadın kapıyı aralık edüp arkasından ne istediğini sorar. Alacaklı: "Hanım! Zann ederim ki artık şimdiye kadar sesimden benim kim olduğum anlaşılmıştır. Bu yüzüncü gelişime sebeb de yine şu alacak mes'elesidir. Artık iş 'aybı da geçti. Sen onu bana çağır; bir iki çift sözüm var." diye katı katı söylemesine mukaabil kadın, kemâl-i rıfkla: "Efendim! Efendi burada değil. Ma'mâfîh her ne söyleyecekseniz bana söyleyebilirsiniz. Şikâyetinizde de tamâmiyle haklısınız. Hattâ bugüne söz veren de bendenizim. Fakat ma'atte'essüf hazırlayamadık, amma yavaş yavaş tedârük etmeğe çalışacağız. Efendi, kapunun önüne bir sıra çalı dikecek. Köyün sürüleri dâ'imâ kapumuzun önünden geçer. Onlar süründükçe bir hayli yün hâsıl olur. Onları alup eğireceğiz, bükeceğiz, iplik yapup satacağız. Parasıyla da borcumuzu ödeyeceğiz. Biz kimseciklerin hakkını yemeyiz." diyince herif, parasının tahsîli kaabil olamayacağını anlamakla berâber şu sûret-i tesviyye hoşuna gitmiş olmalı ki ihtiyârsız gülmeğe başlamış. Hoca, suratsız alacaklısının güler yüzünü görünce dayanamayup kadının arkasından başını uzatarak alacaklıya hitaben: "Gidi köftehor! işini sağlam kazığa bağladın da şimdi keyfinden kis kis gülersin ha!..." demiştir.

Pertev Naili Boratav: Nasreddin Hoca. Edebiyatçılar Derneği Yayınları: 8, Ankara 1996, 292 S., ISBN 975 7872-07-5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder