"Sonsuzluk Kervanı, peşinizde ben,
Üç ayakla seken topal köpeğim.
Bastığımız yeri taş taş öpeyim,
Bir kırıntı yeter kereminizden.
Sonsuzluk Kervanı, peşinizde ben"
[Necip Fazıl Kısakürek][İsmail Engin - @kanalkultur] Aleviler arasında yürütülen "İslam-İçi" ve "İslam-Dışı" / "Din" tartışmasının önemli nedenlerinden biri "Alevilerin" ve "Aleviliğin" ötekileştirilmesi; asimilasyonu, dönüştürülmesi düşüncesi ve bu düşünce etrafında yürütülen girişimler olabilir mi? Örneğin:
"Büyük zat", "eşşiz veli", "Silsile-i Zehep'in en sonuncusu" olarak nitelendirdiği ve "Tasavvuf Bahçeleri" ile"Türk - İslâm Ülküsü" gibi dikkat çeken eserleri kaleme alan Abdülhakîm Arvâsî'yi mürşidi olarak gören, şairliğiyle şöhret bulan ve devrinde "sultanü'ş şuara" ünvanı ile "taltif edilen" Necip Fazıl Fazıl Kısakürek, "Alevîlik"le bir şekilde ilgileniyordu.
"Kırtas" meselesinden itibaren, İslam Peygamberi'nin ölümünden sonra başgösteren ve gittikçe derinleşip siyasi ve itikadî mezhep ayrılıklarına sebep olan olayların tahlilini yaptığı "İlim Beldesinin Kapısı Hazret-i Ali" (İstanbul, 1964); mezarlığı olmayan köyü bulmak için yola çıkan ve ilk bilgi olarak, ölümsüzlüğe giden yolun insanın kendi içinden geçtiğini öğrenen Derviş Yunus’un hikâyesini de içeren "Piyeslerim" (Ulu Hakan / Yunus Emre / S. P. Adam) (İstanbul, 1969); dünyanın ilk teşkilatlı ve mesleki ordusunun "Yeniçeri" olduğunu belirttiği, kuruluşundan sonraki ilk iki asır içinde ideal asker nitelediği, devletinin gayesine ve ahlâkına bağlı gördüğü, Tanzimat'a kadar sürecek olan sonraki üç asır içindeyse bizzat devlet suikastçısı bir asi şeklinde ele aldığı, "bu çöküşü, ruhî ve sosyal bir müessire, iman vecd ve aşkının gönüllerden uçup gitmesine" bağladığı "Yeniçeri" (İstanbul, 1970) ile "Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu" (İstanbul, 1982) gibi eserlerinde dolaylı veya doğrudan Aleviliği de ele alan Necip Fazıl Kısakürek, ilk baskısı 1978'de yayınlanan "Doğru Yolun Sapık Kolları: Arınma Çağında İslâm" (Büyük Doğu Yayınları, İstanbul) adlı eserinde, "Alevîlik" başlığı altında (Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 4. Basım, 1990: 75-77) bir kısım açıyordu.