[İsmail Engin] Eğitilmiş en vahşi canlı, insandır.
İnsan insanı yakar mı? Yakıyor..
Üstelik bunun için doğanın en güzel yerlerinde vahşiliğin
en kötü planını dahi yapıyor. Gaz icad ediyor. Deney yapar gibi insanlar
üzerinde test ediyor: Ucuza mı mal olur, pahalı mı, yok etmek ne kadar “ekonomik”
olur diye ölçüyor. Ardından, insanları çırılçıplak soyuyor; “yıkanma
bahanesiyle” gaz odalarına sokuyor, orada su yerine gaz vererek öldürüyor.
Ölülerin altın dişlerini söktürüyor. Bunu bile itinayla kayıtlara geçiriyor. Sonra
da yakıyor...
Evet, bunlar gerçekten yaşandı.
Milyonlarca insan bu şekilde öldürüldü ve yakıldı.
Bizim gönüllü vatandaşlığını üstlendiğimiz Almanya’nın
tarihi bu.
Vatandaşı olduğumuz için bundan artık biz de [çocuklarımız
...] sorumluyuz.
Dolayısıyla bu geçmişle bizler de – ve çocuklarımız da –
yüzleşmek, hesaplaşmak zorunda.
Polonya, hâlâ tazminat talep ediyor. “Bu zulmün bir
bedeli var”, en az 100 milyar euro “bitte” diyor.
Diğer ülkeler sırada. Ve sadece bizler değil,
çocuklarımız da yükümlülük altında... Ve yükümlülük, gelecek kuşakların da
omzunda.
Gerhard Richter ve “Birkenau” [2014]
Gerhard Richter, 1932’de Dresden’de doğdu. Alman ressam,
heykeltraş ve fotoğrafçı.
1971–1993 arasında Düsseldorf Sanat Akademisi’nde
profesörlük yaptı. Berlin Sanat Akademisi üyesi.
Eserleri, günümüzde yaşayan sanatçılar arasında en yüksek
bedellere satılan işler arasında. Bazı eserleri için 20 milyon euroya kadar
ödemeler yapılıyor.
Sanat, Holokost’u Temsil Edebilir mi?
İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından Almanya’da şu soru
yoğun biçimde tartışıldı:
“Holokost sanatta temsil edilebilir mi – edilmeli mi?”
Veya “nasıl temsil edilebilir?”
Yaklaşık 6 milyon Yahudi, muhalif, eşcinsel, Çingene ve engellinin sistematik biçimde yok edildiği düşünüldüğünde, birçok sanatçı bu dehşetin sanatsal yollarla anlatılmasını etik dışı – uygunsuz bir girişim buldu. Bazıları Holokost’un sanatla temsilini tamamen – kategorik olarak reddetti.