Potsdamer Platz © Foto: İsmail Engin, Berlin, 2009 |
Alevi Arşivi, Almancılar, göçmenlik ve kültüre dair... | twitter: @kanalkultur | instagram: ismailenginhd | facebook: kanalkultur
Bu Blogda Ara
22 Eylül 2017 Cuma
19 Eylül 2017 Salı
Abbas Tan: Alevilik tarif edilmez yaşanır, yol ve yolaktır, Alevi İslam sözcüğü ile yeni bir Alevilik yaratılmak isteniyor...
[İsmail Engin - @kanalkultur] 2017 Hacıbektaş Deklarasyonu Çalışma Grubu ile Toros Üniversitesi Alevilik-Bektaşilik Uygulama ve Araştırma Merkezi Danışma Kurulu üyesi Abbas Tan, Dersim’in Hozat İlçesi Karabali aşiretinden Gangozade ailesi mensubu ve Kayseri Sarız İncemağara köyünde doğmuş. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni bitirmiş. Köy Kalkınma Kooperatifi Başkanlığı (1973), işçilik, Maliye Bakanlığı'nda memurluk ve özel sektörde üst düzey yöneticilik ve bir süre de ticaret yapmış. 1989-1994 yılları arasında Kayseri Melikgazi Belediye Meclisi üyesiymiş. Siyasi partilerde ilçe yöneticiliği ve Türkiye’de sosyalistlerin birliğini oluşturma çalışmalarında bulunmuş. Sosyalist Birlik Partisi kurucuları arasında yer almış ve bir dönem de GYK üyeliği görevindeymiş.
Abbas Tan, 1991'den beri Alevi örgütlülüğü içerisinde:
1992'de Kayseri Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Derneği'nin Kurucu Başkanı ve iki dönem Başkanlığını yapmış. Kayseri Hacı Bektaş Veli Kültür Vakfı kurucuları arasında ve iki dönem de Vakıf Başkanlığı görevini yürütmüş. 1998'de başlayan Alevi örgütlülüğünün bir çatı altında birleşmesi çalışmalarının içerisinde ve Alevi Bektaşi Temsilciler Meclisi Kurucuları arasında; Onur Kurulu Başkanıymış. 1999 Milletvekiliği Genel Seçimleri'nde CHP’den Kayseri 2. sıra milletvekili adayı olmuş. Bir dönem Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Yönetim Kurulu üyeliği, bir dönem de Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcılığı görevlerini ifa etmiş. İngiltere ve Almanya’da yayınlanan Alevi örgütlerinin dergilerinde ve Türkiye'de yayınlanan dergi - gazetelerde makaleleri yayınlanmış. Almanya’da yayın hayatına devam eden “Alevilerin Sesi” dergisi yayın kurulu üyeliğinin yanı sıra, Almanya’dan yayın yapan YOL TV kuruluş çalışmalarında bulunmuş; bu tv'nin ortaklarından olup bir süre İç-Anadolu Bölge temsilciliği görevini üstlenmiş.
“Yaşanan Alevilik” (2011), “Türkiye Genelinde Alevi Köyleri” (2014), “Alevilerde Temenna Gülbang Erkanname” (2016) ve “Rıza Şehri” (İlhan Cem Erseven ve Zafer Çoban ile birlikte, çizimler Hasan Bölücek ve Gülay Dalkılıç; Çocuk Kitabı, Türkçe, İngilizce, Çizgilerle, 2016) adlı kitapları, okurla ve meraklısıyla buluşmuş.
Abbas Tan, ilk baskısı 2011’de ikinci baskısı 2014’te yayınlanan “Yaşanan Alevilik” adını verdiği kitabının “Sunuş” kısmında
Abbas Tan, 1991'den beri Alevi örgütlülüğü içerisinde:
1992'de Kayseri Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Derneği'nin Kurucu Başkanı ve iki dönem Başkanlığını yapmış. Kayseri Hacı Bektaş Veli Kültür Vakfı kurucuları arasında ve iki dönem de Vakıf Başkanlığı görevini yürütmüş. 1998'de başlayan Alevi örgütlülüğünün bir çatı altında birleşmesi çalışmalarının içerisinde ve Alevi Bektaşi Temsilciler Meclisi Kurucuları arasında; Onur Kurulu Başkanıymış. 1999 Milletvekiliği Genel Seçimleri'nde CHP’den Kayseri 2. sıra milletvekili adayı olmuş. Bir dönem Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Yönetim Kurulu üyeliği, bir dönem de Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcılığı görevlerini ifa etmiş. İngiltere ve Almanya’da yayınlanan Alevi örgütlerinin dergilerinde ve Türkiye'de yayınlanan dergi - gazetelerde makaleleri yayınlanmış. Almanya’da yayın hayatına devam eden “Alevilerin Sesi” dergisi yayın kurulu üyeliğinin yanı sıra, Almanya’dan yayın yapan YOL TV kuruluş çalışmalarında bulunmuş; bu tv'nin ortaklarından olup bir süre İç-Anadolu Bölge temsilciliği görevini üstlenmiş.
“Yaşanan Alevilik” (2011), “Türkiye Genelinde Alevi Köyleri” (2014), “Alevilerde Temenna Gülbang Erkanname” (2016) ve “Rıza Şehri” (İlhan Cem Erseven ve Zafer Çoban ile birlikte, çizimler Hasan Bölücek ve Gülay Dalkılıç; Çocuk Kitabı, Türkçe, İngilizce, Çizgilerle, 2016) adlı kitapları, okurla ve meraklısıyla buluşmuş.
Abbas Tan, ilk baskısı 2011’de ikinci baskısı 2014’te yayınlanan “Yaşanan Alevilik” adını verdiği kitabının “Sunuş” kısmında
18 Eylül 2017 Pazartesi
14 Eylül 2017 Perşembe
13 Eylül 2017 Çarşamba
Esat Korkmaz, Alevilik vahiy dışı felsefi bir dindir, diyor...
[İsmail Engin - @kanalkultur] Esat Korkmaz, Manisa Demirci doğumlu. DEV-GENÇ genel yönetim kurulu üyeliği yapmış. 1974’te siyasi affıyla cezaevinden çıkmış. Osman Yüksek Mühendisi. 12 Eylül sonrasında Orman Bakanlığı’ndaki görevine son verilmiş. 1980’lerin sonlarından itibaren Alevilik-Bektaşilik konusunda çalışmalara yönelmiş. Nefes Dergisi ve ilk seri Serçeşme Dergisi’nde genel yayın yönetmenliği yapmış.
Varlık Dergisi’nde “Kızılbaşlık”[Varlık 62 (1995) 1053:17 – 20], “Alevilik-Bektaşilik ve Türkçe” [Varlık 68 (2000) 1117: 65 – 7], “Âşık Geleneğiyle Bize Ulaşan Aydınlanma ve Başkaldırı” Varlık [65 (1998) 1086: 25 – 29] ve “Nirvana'dan Enelhakk'a Ölmeden Evvel Ölmek ya da Yaşarken Dirilmek” [Varlık 67 (1999) 1104: 27 – 32] başlıklı makaleleri yayınlanmış.
Şahkulu Sultan Dergâhı; Şahkulu Sultan Külliyesi Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Araştırma, Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları serisinde, Esat Korkmaz’ın Alevilik hakkındaki kimi yayınlarını basmış: “Kırklar Cemi” (1997), “Dört Kapı Kırk Makam” (1998) gibi.
Şahkulu Sultan Dergâhı’na ait Şahkulu Sultan Külliyesi Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Araştırma, Eğitim ve Kültür Vakfı’nın çıkardığı “Alevilik- Bektaşilik Cep Kitapları Dizisi”nde Doğu Perinçek’le birlikte “Laiklik Nedir? Aleviler Niçin Laik Olmak Zorundadır?” (1998) adlı kitabı kaleme almış.
Yine, adı geçen vakfın yayınları arasında yer alan “Alevilik Nedir? Dizisi” kapsamında “Alevilik Nedir?” (1994), “Hacı Bektaş Veli”, “Alevilik Bektaşilik ve Türkçe” (1997), “Ölmeden Evvel Ölmek” (1997), “Hüseyin ve Kerbala” (1998), “Pir Sultan Abdal” (1998), “Alevilikte Kadın” (2014), “Darın Pirleri” (2014), “Dar’dan İndirme Erkanı” (2014) ile “İnsan Tanrı” (2014) adlı kitapları yayınlanmış. Aynı vakfın yayınlarından “Eğitim Dizisi”nde ise, “Alevilikte Hızır Tapımı” (2014), “Alevi Aydınlanması Hümanizma” (2014), “Şeyh Bedreddin” (2014), “Kızılbaş Ütopya Rıza Şehri” (2014) başlığında hazırladığı eserler, vakıf tarafından, okurla buluşturulmuş.
Varlık Dergisi’nde “Kızılbaşlık”[Varlık 62 (1995) 1053:17 – 20], “Alevilik-Bektaşilik ve Türkçe” [Varlık 68 (2000) 1117: 65 – 7], “Âşık Geleneğiyle Bize Ulaşan Aydınlanma ve Başkaldırı” Varlık [65 (1998) 1086: 25 – 29] ve “Nirvana'dan Enelhakk'a Ölmeden Evvel Ölmek ya da Yaşarken Dirilmek” [Varlık 67 (1999) 1104: 27 – 32] başlıklı makaleleri yayınlanmış.
Şahkulu Sultan Dergâhı; Şahkulu Sultan Külliyesi Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Araştırma, Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları serisinde, Esat Korkmaz’ın Alevilik hakkındaki kimi yayınlarını basmış: “Kırklar Cemi” (1997), “Dört Kapı Kırk Makam” (1998) gibi.
Şahkulu Sultan Dergâhı’na ait Şahkulu Sultan Külliyesi Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Araştırma, Eğitim ve Kültür Vakfı’nın çıkardığı “Alevilik- Bektaşilik Cep Kitapları Dizisi”nde Doğu Perinçek’le birlikte “Laiklik Nedir? Aleviler Niçin Laik Olmak Zorundadır?” (1998) adlı kitabı kaleme almış.
Yine, adı geçen vakfın yayınları arasında yer alan “Alevilik Nedir? Dizisi” kapsamında “Alevilik Nedir?” (1994), “Hacı Bektaş Veli”, “Alevilik Bektaşilik ve Türkçe” (1997), “Ölmeden Evvel Ölmek” (1997), “Hüseyin ve Kerbala” (1998), “Pir Sultan Abdal” (1998), “Alevilikte Kadın” (2014), “Darın Pirleri” (2014), “Dar’dan İndirme Erkanı” (2014) ile “İnsan Tanrı” (2014) adlı kitapları yayınlanmış. Aynı vakfın yayınlarından “Eğitim Dizisi”nde ise, “Alevilikte Hızır Tapımı” (2014), “Alevi Aydınlanması Hümanizma” (2014), “Şeyh Bedreddin” (2014), “Kızılbaş Ütopya Rıza Şehri” (2014) başlığında hazırladığı eserler, vakıf tarafından, okurla buluşturulmuş.
12 Eylül 2017 Salı
11 Eylül 2017 Pazartesi
Blindsee - Zugspitzblick / Wettersteinmassiv (2017)
10 Eylül 2017 Pazar
Türkiye'de Fotoğraf, Antropoloji ve Alevilik
[İsmail Engin - @kanalkultur] Claude Lévi-Strauss [1908-2009], sadece yapısalcılık (Strukturalismus) denilince akla gelmiyor. O, etnolojik - etnografik veya antropolojik çalışmada fotoğraf denilince de akla gelen ilk isimlerden biri oluyor. Zira, Lévi-Strauss'un fotoğrafları, Brezilya'da Mato Grosso ve Amazon bölgelerinde incelediği yerli kabilelerin kültürünü 1930'lu yıllar için görünür kılıyor.
Kültürü görünür kılarak çözümlemeyi ve meraklısıyla buluşturmayı da hedefleyen, antropoloji - fotoğraf, antropolog - fotoğrafçı bağlamında belirtelim ki:
Alanda fotoğraf çekmenin günümüzde a) bilgi sırrı ve b) kişilik hakları kapsamında yasal olarak sorunlu bir yanı var.
Sözü edilen sorunun aşılmasının dışında, antropoloğu en çok uğraştıran başka bir tarafı bulunuyor. O da fotoğrafın künyelendirilmesi...
Fotoğrafın akademik anlamda kullanılabilecek, betimlenebilecek, çözümlendirilebilecek bir malzeme haline dönüştürülmesi; aynı şekilde bir kültür objesi olarak geleceğe aktarımının sağlanabilmesi için arşiv malzemesi niteliğini kazanabilmesi, uzun ve zahmetli bir iş.
Fotoğraf çekilen makinanın teknik özellikleri kadar, fotoğrafın ne zaman, nerede ve nasıl - hangi koşullarda çekildiği de bu meyanda önem kazanıyor.
Muhtemelen, görünür bir kültürel obje olarak fotoğrafın okunması, kullanılmasının içerdiği sorunlardan hareketle, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Halkbilim Bölümü'nde antropolog - folklorist Muhtar Kutlu tarafından "Görsel Etnografi" dersleri veriliyor.
Kültürü görünür kılarak çözümlemeyi ve meraklısıyla buluşturmayı da hedefleyen, antropoloji - fotoğraf, antropolog - fotoğrafçı bağlamında belirtelim ki:
Alanda fotoğraf çekmenin günümüzde a) bilgi sırrı ve b) kişilik hakları kapsamında yasal olarak sorunlu bir yanı var.
Sözü edilen sorunun aşılmasının dışında, antropoloğu en çok uğraştıran başka bir tarafı bulunuyor. O da fotoğrafın künyelendirilmesi...
Fotoğrafın akademik anlamda kullanılabilecek, betimlenebilecek, çözümlendirilebilecek bir malzeme haline dönüştürülmesi; aynı şekilde bir kültür objesi olarak geleceğe aktarımının sağlanabilmesi için arşiv malzemesi niteliğini kazanabilmesi, uzun ve zahmetli bir iş.
Fotoğraf çekilen makinanın teknik özellikleri kadar, fotoğrafın ne zaman, nerede ve nasıl - hangi koşullarda çekildiği de bu meyanda önem kazanıyor.
Muhtemelen, görünür bir kültürel obje olarak fotoğrafın okunması, kullanılmasının içerdiği sorunlardan hareketle, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Halkbilim Bölümü'nde antropolog - folklorist Muhtar Kutlu tarafından "Görsel Etnografi" dersleri veriliyor.
8 Eylül 2017 Cuma
7 Eylül 2017 Perşembe
6 Eylül 2017 Çarşamba
Aleviler Arasında İslam-İçi ve İslam-Dışı / Din Tartışmasında İlkler: American Missionary Herald'taki Mektuplar ve Ali Gako'nun Öyküsü
[İsmail Engin - @kanalkultur] 1990'larda "Aleviler arasında" başlayan ve sonrasında yürütülen "İslam-İçi" ve "İslam-Dışı" / "Din" tartışmasında "asimilasyon" boyutunun yanı sıra, "siyasal korunma" ve "güvenlik endişesi" boyutlarının da bir şekilde etken olduğu ifade edilebilir.
Bu bağlamda, 19. yüzyılın ikinci yarısında American Board of Commissioners for Foreign Missions'a (ABCFM) bağlı protestan misyonerlerin çalışmalarının kaydını tutan American Missionary Herald (MH) adlı süreli yayını irdeleyen Ayfer Karakaya-Stump'un "Alevilik Hakkındaki 19. Yüzyıl Misyoner Kayıtlarına Eleştirel Bir Bakış ve Ali Gako'nun Öyküsü" (2002) başlıklı makalesi önemlidir.
Belirtilen makalesinde, Osmanlı Hükümeti'nin "İmparatorluk sınırları içerisindeki İslami unsuru pekiştirip güçlendirme çabasına" giriştiğini vurgulayan yazar, bu bağlamda camisi olmayan köylere cami yapımının teşvik edildiğine atıf yapmaktadır. Karakaya-Stump'a göre,
Bu bağlamda, 19. yüzyılın ikinci yarısında American Board of Commissioners for Foreign Missions'a (ABCFM) bağlı protestan misyonerlerin çalışmalarının kaydını tutan American Missionary Herald (MH) adlı süreli yayını irdeleyen Ayfer Karakaya-Stump'un "Alevilik Hakkındaki 19. Yüzyıl Misyoner Kayıtlarına Eleştirel Bir Bakış ve Ali Gako'nun Öyküsü" (2002) başlıklı makalesi önemlidir.
Belirtilen makalesinde, Osmanlı Hükümeti'nin "İmparatorluk sınırları içerisindeki İslami unsuru pekiştirip güçlendirme çabasına" giriştiğini vurgulayan yazar, bu bağlamda camisi olmayan köylere cami yapımının teşvik edildiğine atıf yapmaktadır. Karakaya-Stump'a göre,
"Sünni cemaate dahil olmayanlar büyük bir olasılıkla misyonerlik faaliyetleri itibariyle de yüksek risk grupları olarak görülmüştür ve bu gruplar birçoklarına göre İmparatorluğun bel kemiğini oluşturan Milleti İslamiye'nin misyonerlik faaliyetleri karşısındaki yumuşak karnıdır.""Protestant Kurd"ve "Kızılbaş" Ali Gako'nun misyonerlerle olan macerası örneğinde belirtilen tarih diliminde Alevilere yönelik dış ve iç bakışı ele yazar, "American Board of Commissioners for Foreign Missions" görevlilerinden örneğin Mr. Ball'in
"Kızılbaşlar tam anlamıyla Müslüman olarak kabul edilemezler. Onların dini daha ziyade Hıristiyanlık, Müslümanlık ve paganizmin bir karışımı gibi görünüyor."
"(...) dini inançları hakkında kesin bilgi edinmek çok zor, çünkü Müslümanların gerçek kimliklerini öğrenmelerinden aşırı derecede korkuyorlar."
Alevilikte İslam-İçi ve İslam-Dışı / Din Tartışması: Piri Er, Anadolu Aleviliğinde iki Ali vardır ve Hz. Ali hiçbir zaman bir Alevi olmamış, Alevi gibi düşünüp yaşamamış, diyor...
[İsmail Engin - @kanalkultur] Aleviler arasında Aleviliğin İslam-içi veya İslam-dışı ya da bir din olup olmadığı hususundaki tartışmalarda görüşlerine dikkat çekmek istediğimiz bir başka isim, “Hacıbektaş Deklarasyonu” (2017) imzacılarından “dedesoylu” Piri Er’dir.
Sivas-Divriği-Gökçebel Köyü doğumlu, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Halkbilim Bölümü mezunu “dedesoylu” Piri Er, “Geleneksel Anadolu Aleviliği” (1998) adını verdiği kitabında, “herkesin bir ucundan tutup çekiştirdiği Anadolu Aleviliği bu anlaşılmazlığın ve kısır çekişmelerin acılarını çekiyor” (Er 1990: Önsöz) diyordu.
Ona göre, bir yandan “İran Şiiliği ile özdeşleştirilmeye ve kaynaştırılmaya” yönelik faaliyetlerle “tahrif” olan Anadolu Aleviliği, öte yandan “politik amaçlarla” ve “oy tacirliği ile kimi Alevi dedelerince pazarlanmaya” da çalışılıyor; “bu aymazlıklar içinde kendi kimlik sorununu çözmeye, kendini tanıtmaya ve tanıtmaya” çabalıyordu. Ancak, bilimadamı ve uzmanların tartışmaları, bir başka çözümsüzlük noktasını oluşturuyor, Anadolu Aleviliği bu bağlamda bir çıkmazı yaşıyordu. (Er 1998: Önsöz)
Yazar, kitabında, “Bana göre, yapılan tasnif ve tanımlamaların tek başına birine doğru diğerlerine yanlış demek mümkün değildir” kaydıyla, “Anadolu Aleviliği yaşama biçimi olarak bir kültür, düşünce biçimi olarak bir felsefe, duygu biçimi olarak bir inanç olma özelliği taşır. Ancak bunların ağırlık dereceleri farklıdır.” görüşlerini de paylaşıyordu.
Piri Er, kaleme aldığı eserinde (1998: Önsöz), Anadolu Aleviliğine yönelik tartışma konularından birinin “kaynak sorunu” olduğunu vurguluyor; buradan hareketle şu hususları dile getiriyordu:
Sivas-Divriği-Gökçebel Köyü doğumlu, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Halkbilim Bölümü mezunu “dedesoylu” Piri Er, “Geleneksel Anadolu Aleviliği” (1998) adını verdiği kitabında, “herkesin bir ucundan tutup çekiştirdiği Anadolu Aleviliği bu anlaşılmazlığın ve kısır çekişmelerin acılarını çekiyor” (Er 1990: Önsöz) diyordu.
Ona göre, bir yandan “İran Şiiliği ile özdeşleştirilmeye ve kaynaştırılmaya” yönelik faaliyetlerle “tahrif” olan Anadolu Aleviliği, öte yandan “politik amaçlarla” ve “oy tacirliği ile kimi Alevi dedelerince pazarlanmaya” da çalışılıyor; “bu aymazlıklar içinde kendi kimlik sorununu çözmeye, kendini tanıtmaya ve tanıtmaya” çabalıyordu. Ancak, bilimadamı ve uzmanların tartışmaları, bir başka çözümsüzlük noktasını oluşturuyor, Anadolu Aleviliği bu bağlamda bir çıkmazı yaşıyordu. (Er 1998: Önsöz)
Yazar, kitabında, “Bana göre, yapılan tasnif ve tanımlamaların tek başına birine doğru diğerlerine yanlış demek mümkün değildir” kaydıyla, “Anadolu Aleviliği yaşama biçimi olarak bir kültür, düşünce biçimi olarak bir felsefe, duygu biçimi olarak bir inanç olma özelliği taşır. Ancak bunların ağırlık dereceleri farklıdır.” görüşlerini de paylaşıyordu.
Piri Er, kaleme aldığı eserinde (1998: Önsöz), Anadolu Aleviliğine yönelik tartışma konularından birinin “kaynak sorunu” olduğunu vurguluyor; buradan hareketle şu hususları dile getiriyordu:
5 Eylül 2017 Salı
Aleviler Arasında İslam-İçi ve İslam-Dışı / Din Tartışmaları Nasıl Başladı? Prof. Dr. Fuat Bozkurt'tan Nejat Birdoğan'a
[İsmail Engin - @kanalkultur] "Aleviler arasında", belirleyebildiğimiz kadarıyla ilk kez, kendisi de dedesoylu olan Prof. Dr. Fuat Bozkurt, 1990 yılında yayınlanan "Aleviliğin Toplumsal Boyutları" adlı eserinde, Aleviliğin "bir Anadolu dini" olduğunu ifade ediyordu.
Bozkurt, bu bağlamda şu görüşleri dile getiriyordu:
Devleti Alevilere yönelik bir baskı unsuru olarak gören Muharrem Naci Orhan, "Baskıdan kurtulmanın yolu hıristiyan olabilmek ise, ki ben öyle görüyorum, hıristiyan olup azınlık haklarını elde ederiz" diyor ve arkasından şunu ekliyordu:
Bozkurt, bu bağlamda şu görüşleri dile getiriyordu:
"Bizim inancımıza göre Alevilik Anadolu'da toplumsal olayların ortaya çıkardığı Orta Asya'dan Ön Asya'ya değin bir çok dinlerin izlerini taşıyan bir Anadolu dinidir. İslamlık onun üzerine çekilmiş bir örtüden öteye gidememiştir." (Bozkurt 1990: 14)Bir süre sonra, "dedesoylu" Muharrem Naci Orhan'ın önerisi / çıkışı, "Aleviler arasındaki "İslam-İçi" ve "İslam-Dışı" / "Din" tartışmasının zemini / temeli açısından önemli ve dikkat çekiciydi.
Devleti Alevilere yönelik bir baskı unsuru olarak gören Muharrem Naci Orhan, "Baskıdan kurtulmanın yolu hıristiyan olabilmek ise, ki ben öyle görüyorum, hıristiyan olup azınlık haklarını elde ederiz" diyor ve arkasından şunu ekliyordu:
"Ben eğer zulümden kurtulacaksam Muhammed demem de İsa derim. Hıristiyan olunca benim elimden Ali ve Muhammedi almıyorlar ki! Yine severim ve ona dua ederim. Hıristiyanlığın bir mezhebi olurum. Hıristiyanlık sadece üç mezhepten oluşmuyor. Bir mezhep de Alevilik olsun." (Özkan 1994: 25)"Dedesoylu" Muharrem Naci Orhan'ın belirtilen ilgili çıkışını, Abidin Özgünay,
4 Eylül 2017 Pazartesi
Alevilikte İslam-İçi ve İslam-Dışı / Din Tartışması: Burhan Oğuz'a göre, Hz. Ali, hiçbir zaman Alevi olmamıştır...
[İsmail Engin - @kanalkultur] Aleviliğin "İslam-İçi" ve "İslam-Dışı" / "Din" olup olmadığı tartışmasında en dikkate aldığım ve anlamaya çalıştığım yazar, Burhan Oğuz'dur. Burada onun konu hakkındaki görüşlerini okura aktarıyorum:
Burhan Oğuz, "Hz. Ali, hiçbir zaman 'Alevî' olmamıştır"; "Alevilik", "Anadolu adamının malı" olan binlerce yıllık bu "ana düşünce", "İslâmî cilâ" altında yaşamaktadır, diyordu...
Birinci cildi 1976'da yayınlanan [İstanbul Matbaası, İstanbul 1976, 925 S.] "Türkiye Halkının Kültür Kökenleri, Teknikleri, Müesseseleri, İnanç ve Âdetleri" [C. I. Giriş: Beslenme Teknikleri. İstanbul 1976; C. II. Tarım Hayvancılık Meteoroloji. Bölüm I: İnançlar. İstanbul 1982 (Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü), C. II. Bölüm 2: Müesseseler. İstanbul 1988, C. II. Bölüm 3: Teknikler. Aile Üretim İlişkileri. İstanbul 1995, C. III. İnşa, Isıtma ve Aydınlatma Teknikleri. İstanbul 2001, C .IV. - Dokuma ve Giyim Teknikleri, İstanbul 2004, C. V. - Halk Eczacılık ve Sağaltına Teknikleri. İstanbul 2005] başlıklı kapsamlı yayınıyla kültür tarihi konusunda çalışan araştırmacılar tarafından tanınan Burhan Oğuz , "Mezartaşında Simgeleşen İnançlar" [Can Matbaa, İstanbul 1983] başlıklı başka bir yapıtıyla din konusuna eğilirken, US Düşün ve Ötesi'nde kaleme aldığı "Antik ve Hıristiyan Anadolu Din ve Kültürlerinin Aleviliğe Etkileri" [Sayı 5, Sayfa: 5 – 22] başlıklı makalesinde – ki bu makalesi de yazar tarafından yeniden gözden geçiriliyor ve aynı adla İsmail Engin / Erhard Franz editörlüğünde yayınlanan "Aleviler / Alewiten" adlı 3 ciltlik eserin "Kimlik ve Tarih / Geschichte und Identität" başlığını taşıyan ilk cildinde (2000) yer alıyordu; yine Anadolu Sanat Yayınları'nda çıkan "Anadolu Aleviliğinin Kökenleri" [İstanbul 1984: 365-396] başlıklı makalesiyle, - ki bu makale de daha sonra aynı adla Cemal Şener'in editörlüğünde yayınlanan "Alevilik Üzerine Ne Dediler" adlı kitapta yeniden okurla buluşuyordu (1990) – bu kez doğrudan Aleviliği ele alıyordu.
Söz konusu çalışmalarda Burhan Oğuz (2000),
Burhan Oğuz, "Hz. Ali, hiçbir zaman 'Alevî' olmamıştır"; "Alevilik", "Anadolu adamının malı" olan binlerce yıllık bu "ana düşünce", "İslâmî cilâ" altında yaşamaktadır, diyordu...
Birinci cildi 1976'da yayınlanan [İstanbul Matbaası, İstanbul 1976, 925 S.] "Türkiye Halkının Kültür Kökenleri, Teknikleri, Müesseseleri, İnanç ve Âdetleri" [C. I. Giriş: Beslenme Teknikleri. İstanbul 1976; C. II. Tarım Hayvancılık Meteoroloji. Bölüm I: İnançlar. İstanbul 1982 (Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü), C. II. Bölüm 2: Müesseseler. İstanbul 1988, C. II. Bölüm 3: Teknikler. Aile Üretim İlişkileri. İstanbul 1995, C. III. İnşa, Isıtma ve Aydınlatma Teknikleri. İstanbul 2001, C .IV. - Dokuma ve Giyim Teknikleri, İstanbul 2004, C. V. - Halk Eczacılık ve Sağaltına Teknikleri. İstanbul 2005] başlıklı kapsamlı yayınıyla kültür tarihi konusunda çalışan araştırmacılar tarafından tanınan Burhan Oğuz , "Mezartaşında Simgeleşen İnançlar" [Can Matbaa, İstanbul 1983] başlıklı başka bir yapıtıyla din konusuna eğilirken, US Düşün ve Ötesi'nde kaleme aldığı "Antik ve Hıristiyan Anadolu Din ve Kültürlerinin Aleviliğe Etkileri" [Sayı 5, Sayfa: 5 – 22] başlıklı makalesinde – ki bu makalesi de yazar tarafından yeniden gözden geçiriliyor ve aynı adla İsmail Engin / Erhard Franz editörlüğünde yayınlanan "Aleviler / Alewiten" adlı 3 ciltlik eserin "Kimlik ve Tarih / Geschichte und Identität" başlığını taşıyan ilk cildinde (2000) yer alıyordu; yine Anadolu Sanat Yayınları'nda çıkan "Anadolu Aleviliğinin Kökenleri" [İstanbul 1984: 365-396] başlıklı makalesiyle, - ki bu makale de daha sonra aynı adla Cemal Şener'in editörlüğünde yayınlanan "Alevilik Üzerine Ne Dediler" adlı kitapta yeniden okurla buluşuyordu (1990) – bu kez doğrudan Aleviliği ele alıyordu.
Söz konusu çalışmalarda Burhan Oğuz (2000),
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)