Bu Blogda Ara

Göç Kültürü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Göç Kültürü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Eylül 2025 Cumartesi

İsmail Engin : Almancılar – I. Kuşak: Gurbetçinin Türküsü [Video]

İsmail Engin : Almancılar – I. Kuşak: Gurbetçinin Türküsü, 2'59'' [04.09.2025]


İki dilin arasında; biraz Almanca, biraz Türkçe. Ne Türkçe ne Almanca.. “Krank oldu”… Kelime kelime, hece hece yarımdı; hekime derdini anlatamadı. … * * * “Gülüzar-Bahnhof”ta buluştu, ceplerinde bir avuç memleket. Çarıkları atmıştı amma kalmıştı ayağında yün çorap, yüreğinde hep bir tutam umut. “Harman-Platz”da aktarma yaptı — Rayların üzerinden atlayarak geçti karşıya. “Zürükbilaybıncı” “sür ibram”dı. “Geri dönüşçü” dediler adına; dönmeyenleri daha iyi anladı. * * * “Gurbette ömrüm geçecek” derken, zaman aktı; o yıkılası, kahrolası zalim gurbet, göz göre göre anlamadan vatanlaşmıştı. Mezar taşları gibi, ölüler de yer tuttu burada. Yabancı gördüğü – görüldüğü toprağa, kendi adını kazıdı. Ve ardından bir gazel okundu: "Almanya’da Ölenler" için:

23 Ağustos 2025 Cumartesi

İsmail Engin : Alamancı - Arafta Yaşayanların Hikâyesine Giriş [Video]


İsmail Engin : Alamancı - Arafta Yaşayanların Hikâyesine Giriş, 2'50'' [20.08.2025]


"Alamancı", "aradalık" hâli... Kavram, hem Türkiye’de hem Almanya’da dışlanan, ötekileştirilen, kimlik bunalımı yaşayan bir insan tipini tanımlar hâle geldi.
"Alamancı", aidiyet krizinin canlı temsili.. İki dilli ama aynı zamanda iki dilsizdir. Türkçesi kırma, Almancası kırık. Doktora derdini anlatamaz, bürokrasiyle baş edemez. Kendi ülkesinde küçümsenir; yaşadığı ülkede "yabancı"dır. Sınıfsal bir tanım onu yakalayamaz. Sınıf bilincinden yoksundur, çünkü hiçbir sınıf ona ait olmayı hissettirmez. "Alamancı" olmak, sadece başka bir ülkede yaşamak değildir. Bir kimlik bölünmesi, dil yitimi, aidiyet sarsıntısıdır. Bedenin bir yerde, ruhun başka yerde yaşamasıdır. Ve bu parçalanmışlık içinde, sadece çalışmaz; aynı zamanda bekleyen, içinden kendini – geçmişini özleyen ve geçmişte yaşayan insandır:

9 Ağustos 2025 Cumartesi

İsmail Engin : Oranienstraße'de -miş evi [Video]



İsmail Engin : Oranienstraße'de miş evi, 1'25' [10.09.2024]


Ayşe Erkmen - Am Haus | On the House, 1994, Oranienstrasse 18, Heinrichplatz, Berlin
Köken memleketimin çocuklarının hayaliy-miş, memleketimin vatandaşlığı... "Anavatan"dan "Babavatan"a "göçmeye" ve "göçmen" olup yerleşmeye hazırlar-mış. Bilirim, "göç kültürü"dür bu... Göçeriz - konarız, oradan buraya... -Miş'li geçmiş zamandan, bu zamana ve yarına veya yarından da yakına..

1 Ağustos 2025 Cuma

İsmail Engin : Türkiyeli Kavramının Almanya’daki Yolculuğu [Video]

 


İsmail Engin : Türkiyeli – Kavramının Almanya’daki Yolculuğu” 2'55'' [01.08.2025]

Kimlik, ideoloji ve aidiyet, tarihseldir; zamanla dönüşür. Kavramlar, içini dolduran insanların deneyimlerine göre anlam kazanıyor ya da yitiriyor. “Türkiyeli” gibi kavramlar, toplumsal bir uzlaşma yaratmaya çalışırken, bu uzlaşmanın sürdürülebilirliği toplumun dinamiklerine bağlı.

Konuşmada Almanya’ya Türkiye’den göç eden işçilerin ve öğrencilerin 1960’lı yıllardan itibaren yaşadığı kimlik arayışını ve bu arayışın kavramsal, ideolojik, kültürel yansımaları ele alınıyor. "Türkiyeli" kavramının Almanya’da kullanılması, bu kavramın bir dönem taşıdığı birleştirici ve dengeleyici potansiyel, ama sonra yaşadığı anlam aşınması yansıtılıyor:

“göçmenlik ve kimlik”
“devlet ve ideolojik rekabet”
“etnik ve sınıfsal farklılıklar”
“kavramların göçü”

11 Mart 2024 Pazartesi

İsmail Engin: Göçte Aleviliğin Temel Sorunları - Kısa Bir Bakış

[İsmail Engin] Göçte Aleviliğin dinamikleri farklı işliyor:

İlk kuşak, valizinde ve hatıralarında getirdi. Bir süre sonra farkına varıp Alevi uyanışını sağladı.

Onların çocukları, Aleviliği kurumlaştırmaya çalıştı. Bu arada, Alevilik algılayışları - anlayışları değişmeye yüz tuttu.

İkinci kuşakta, yavaş yavaş dil farklılaşmaya ve kuşaklar arasında çatışmalar görülmeye başladı.

Üçüncü kuşakta, dil ile Alevilik algısı - anlayışı değişti.

Şimdi başka bir dille devam eden – aktarılan, anavatanda[n] farklı dinamiklere – müfredat  içeriklerine – sahip bir[den çok] Alevilik “algısıyla” yahut anlayışıyla karşı karşıyayız.

Ve doğası gereği, kuşkusuz süreç içinde, bugünkü algı [ve / veya anlayış] da değişecek!

Bugün için, kimsenin kimseyi dinlemediği, duymadığı, takmadığı bir süreçten geçiyoruz.

Öyle ki, kurum başkanlarının bir kısmının eşleri ve varsa çocukları dahi yanında yok, gözükmüyor, görünmez bir alanda sanki.

Kimi Dede olanların Pirliğini ilân edenlerin bazıları “dikme” yahut “mürebbi”, eşleriyse Dedesoylu değil; Dedelik – Pirlik artık “dağıtılan” bir ünvan niteliğini üstlenmiş gibi.

21 Ekim 2019 Pazartesi

Ahmet Taner Kışlalı

Ahmet Taner Kışlalı / Hatıran önünde saygı ile eğiliyorum Fakir Baykurt... / Anlaşma / “alla turca” şeyler – biz  “almancılar” için – / Trump: İyi ve kötü polis / Alevilik "Kadim İnanç" için kaynak / Alevilik "Hitit Alevileri" için kaynak

26 Temmuz 2019 Cuma

Almancılar – Kökler Böyle Atıldı...

Almancılar – Kökler Böyle Atıldı... / Sıcaklar Adana kıvamındayken viski nasıl içilirmiş? / Mülteciyi / garibi hor görme! / Türkiye’de Irkçılık

23 Nisan 2019 Salı

23 Nisan Internationales Kinderfest - Anavatan’dan Babavatan’a

Meğerse, köken memleketimin çocuklarının hayaliy-miş, memleketimin vatandaşlığı. “Anavatan”dan “Babavatan”a “göçmeye” ve orada – burada “göçmen” olup yerleşmeye hazırlar-mış: 
https://www.instagram.com/p/BwnQaQgg_1k/
https://twitter.com/kanalkultur/status/1120802855143858178

24 Kasım 2018 Cumartesi

Göçmenlik, Aidiyet ve Alman - İslamı

“Türk – İslamı” oluyor, hem de “sentezi” bile var. “Kürt – İslamı” da var... Onun da “sentezi” mevcut. “Anadolu Müslümanlığı”, o da var. Ancak, “Alman – İslamı” yok? (...) Hür yaşadık burada, dilimizi bile özgürce, gönüllü terk edip, değiştirdik. Bir vatandaşlığı istekli verdik, bir vatandaşlığı severek üstlendik. Öldük: Burada kendi mezarlıklarımıza gömüldük:

24 Aralık 2017 Pazar

Noel'de 'Biz' Ne Yaparız?

[İsmail Engin - @kanalkultur] Almanya'da aile büyükleriyle birlikte sakin ve olabildiğince sessiz geçirilen, vicdan muhakemesinin yapıldığı günlerdir Noel zamanı.

Ehh malum, gel zaman git zaman; evvel zaman ahir zaman göçtüğümüz "Alamanya"ya "entegre olduk" ya, "biz ne yaparız" bu Noel zamanında?

Sözler, nişanlar, düğünler yaparız:

"Nail Buba"yı düğüne davet eder vur patlasın çal oynasın onunla göbecikler atar, halaylar ve zılgıtlar çekeriz..

Konu-komşu ziyaretleri yaparız; ama, ille de "hemşehri"mizi tercih ederiz.

Bol bol kahvehanelere gider, kağıt oynarız.

Konserler düzenleriz, düğün salonlarında...

Sivil toplum da olduk ya...

"Nail Buba"yla dernek toplantıları, kongreler, seminerler yaparız...

Derneğe yardım gecesi de işin çabası...

Bilgiye hasretiz ya, düzenlediğimiz toplantılarda "bilgi açlığımızı" giderir; "âleme nizam" veririz..

"Empati" deriz ya, işte hep onu yaparız...

Sonra, kendi dini bayramlarımızda da "empati" yapılmasını bekleriz...

"Saygı!" gösterir, saygısızları kınım kınım kınarız...

"Biz" böyleyizdir, hoşgörülüyüzdür... [İsmail Engin - @kanalkultur]

5 Temmuz 2017 Çarşamba

Havva Engin / İsmail Engin: Mannheim Cemevi'nin Açılışı (1996)

[Havva Engin / İsmail Engin] 1990'lı yıllar, Alevilerin / Aleviliğin kamusal alanda görünür olduğu yıllardır.

Bu meyanda, bir yandan dernekleşilir, federasyon ve vakıflar kurulur, hukukî tüzel kişilikler oluşturulurken, diğer yandan da inancın kamusal alanda kabul gördüğü, dinî uygulamaların yürütüldüğü / yapıldığı toplu mekânların, "cemevleri"nin de köy, kasaba, kent siluetlerinin yavaş yavaş bir parçası haline geldiği yıllardır, aynı yıllar.

1995 yılında Türkiye'de "Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı" adıyla kurulan Cem Vakfı, kuruluşunun akabinde yürüttüğü bir mimarî proje yarışması kapsamında "Cem Kültür Evi Mimarî Proje Yarışması" (Cem Vakfı Yayınları, İstanbul 1996) adlı bir kitap yayınlarken, Almanya'da 1992'de Baden-Württemberg Eyaleti'nde "Demokratisher Aleviten Verein" adıyla kurulan, 1993'te ad değiştirerek "Alevitisches Kulturzentrum Mannheim e.V." adını alan Mannheim Alevi Kültür Merkezi (bugünkü adıyla "Mannheim Cemevi - Alevitische Gemeinde Rhein Neckar Kreis e.V"), 01.06.1996 günü görkemli bir törenle, Almanya'da "Cemevi" açıyordu.

10 Mart 2017 Cuma

Havva Engin / İsmail Engin: Uzun İnce Bir Yol | Ein langer seidener Weg

[Havva Engin / İsmail Engin] Zafer Gündoğdu yönetiminde Stuttgart Alevi Kültür Merkezi (SAKM) Halk Müziği Korosu'nun Horasan'dan Anadolu'ya ve Avrupa'ya "göç hikayesi", "Uzun İnce Bir Yol | Ein langer seidener Weg". 11 Haziran 2011 günü Liederhalle Mozartsaal, Berliner Platz 1, 70184 Suttgart adresinde, saat 19'da başlayan, adı geçen derneğin, söz konusu etkinliğinin 16 sayfalık broşürünün de adı aynı zamanda.

"Yitirdiklerimizin anısına" | "Zum Gedenken an die Opfer" diye başlayan, Recai Aksu arşivinin sırlarına doğru uzun yıllarımızı alacak yolculuğumuzun ilk gözümüze çarpan belgelerinden biri olan broşürün, Basri Askin'ın yazdığı Almanca "Vorwort"u ve Zafer Gündoğdu'nun Türkçe kaleme aldığı "Önsöz"ü bulunuyor.

"Gönüllerden bağlamanın tellerine düşen ezgiler; Anadolu'nun yaylalarından, ovalarından, başı dumanlı dağlarından Avrupa'ya, Almanya'ya ulaşıyor.. (...) Gökkubbe altında cem olup, semah dönen canlar geliyor!... (...) Sınırlara bakmadan, kültürler arasında köprü oluyor türküler (...)" diyor usta şef, Gündoğdu.

Derya Bektaş, "SAKM Çocuk Korosu" başlığında "(...) Küçük yüreklerin büyük sesi. Bu akşam Çocuklarımızın hepsi birer Barış Güvercin'i (...)" kaydını düşüyor...

"SAKM Koro Komitesi" adına kaleme alınan yazıda "Bundan 50 yıl önce Babalarımızın Dedelerimizin çıktığı 'O Uzuuun Ince Yol'u anlatan, Gurbeti en derinden işleyen neredeyse Türkiye'nin bütün yörelerinden Türkülerin olduğu, Zeybeklerin oynandığı, Semahların dönüldügü, Deyişlerin şaha kalktığı, Çernobilin yuhalandığı, Sivasın acılarını haykıran, ağlanılan, gülünen, yani; Tamamıyla bizi, Anadolu'yu anlatan bir konser..." ibareleri yer alıyor.

6 Haziran 2015 Cumartesi

Bekleme Odasından Oturma Odasına - Suriyeli Mülteciler

[İsmail Engin] Anadolu Kültür ve Açık Toplum Vakfı desteğiyle, Zümray Kutlu tarafından "Bekleme Odasından Oturma Odasına - Suriyeli Mültecilere Yönelik Çalışmalar Yürüten Sivil Toplum Kuruluşlarına Dair Kısa Bir Değerlendirme" başlığıyla hazırlanan ve Suriyelilere yönelik çalışma yürüten STK’lara dair rapor yayınlandı.

Rapor, Suriyeli mültecilere destek veren sivil toplum kuruluşlarının ve yürüttükleri çalışmaların mutevazı bir dökümünü yapmayı amaçlıyor.

Raporda, Türkiye’de bulunan Suriyeliler Türkiye hukukundaki resmi statülerine bakılmaksızın "mülteci" olarak adlandırılıyor. Türkiye’nin 10 ilinde kurulan 24 kampta yaklaşık 256.000 mülteci kaldığı vurgulanıyor. Kamp dışında yaşayan yaklaşık 1.8 milyonu bulduğu belirtilen Suriyeli mülteciden söz ediliyor. Türkiye’nin Nisan 2011’den Kasım 2014’e kadar yaptığı harcamanın 4,5 milyar dolar; BM ve Avrupa ülkelerinden gelen miktarın ise 246 milyon dolar olduğuna atıf yapılıyor.

Büyük çoğunluğunun Hatay, Antep, Kilis, Urfa ve Mardin olmak üzere sınır şehirlerinde yoğunlaşan bu mültecilerin Türkiye’nin farklı şehirlerinde kendi imkanları ile hayatlarına devam ettiği; iş bulma ümidi ile daha büyük şehirlere göç edenlerin de bulunduğu ve İstanbul’da yaşayan Suriyeli mültecilerin sayısının 330.000’i bulduğu, İstanbul’un yanı sıra İzmir, Mersin, Adana gibi şehirlerin de mülteciler için bir çekim merkezi olduğu belirtiliyor.