[İsmail Engin] Göçte Aleviliğin dinamikleri farklı işliyor:
İlk kuşak, valizinde ve hatıralarında getirdi. Bir süre
sonra farkına varıp Alevi uyanışını sağladı.
Onların çocukları, Aleviliği kurumlaştırmaya çalıştı. Bu
arada, Alevilik algılayışları - anlayışları değişmeye yüz tuttu.
İkinci kuşakta, yavaş yavaş dil farklılaşmaya ve kuşaklar
arasında çatışmalar görülmeye başladı.
Üçüncü kuşakta, dil ile Alevilik algısı - anlayışı değişti.
Şimdi başka bir dille devam eden – aktarılan, anavatanda[n] farklı dinamiklere – müfredat içeriklerine – sahip bir[den çok] Alevilik “algısıyla” yahut anlayışıyla karşı karşıyayız.
Ve doğası gereği, kuşkusuz süreç içinde, bugünkü algı [ve / veya anlayış] da
değişecek!
Bugün için, kimsenin kimseyi dinlemediği, duymadığı, takmadığı bir
süreçten geçiyoruz.
Öyle ki, kurum başkanlarının bir kısmının eşleri ve varsa
çocukları dahi yanında yok, gözükmüyor, görünmez bir alanda sanki.
Kimi Dede olanların Pirliğini ilân edenlerin bazıları “dikme”
yahut “mürebbi”, eşleriyse Dedesoylu değil; Dedelik – Pirlik artık “dağıtılan”
bir ünvan niteliğini üstlenmiş gibi.