Bu Blogda Ara

16 Ekim 2013 Çarşamba

Türkiye'nin Kültürel Renkleri ya da Bütün Renkleriyle Türkiye

[İsmail Engin] 2008 Frankfurt Kitap Fuarı'nın 'Konuk Ülkesi' / 'Onur Konuğu' Türkiye idi.

Türkiye 60. Frankfurt Kitap Fuarı'nda "Bütün Renkleriyle Türkiye" sloganıyla yer aldı. Bu sloganın gerekçesi de şu şekilde açıklandı:
"Turkey in all its colours"
These days we experience different attempts to divide the world: The conflicts between Muslims and Christians, various monoethnic identities are all represented as if they were the unchangeable fate of the world's countries. Turkey has also been under close scrutiny for a long time due to her relations with the European Union. The discussions lead to the impression that both the European Union and Turkey are one-dimensional and monolithic entities. It seems to be that there are just two evident paths to walk on and that there is a line of division between Turkey and Europe.
Yet Turkey has many other options beyond this either/or. The Republic of Turkey, founded on a history of several hundred years of cultural coexistence, carries today the legacy of this incredible cultural richness. A closer look at literature, music, architecture and arts in Turkey reveals the influences of the Balkans, the Arabic and Persian traits and the contribution of the different ethnic and religious groups within the country. One can easily discern how all these aspects enrich and further each other, and how closely they are interweaved.
As we are opening our culture to the world, it is of no use to discuss which aspect is really Turkish and which a hybrid. We should respect and embrace this historical legacy of cultural diversity with gratitude. We should not adapt an ignorant and defensive attitude and deny this historic exchange and what we have in common. We have to learn to accept and appreciate the diversity we carry in us. This legacy is still alive in the Turkey of today, more than in any other country. If we can accept the richness and the plurality of identities as a pivotal power in our culture by pushing them into the foreground, we will be liberated from narrow-mindedness; this will lead to a greater awareness of the current potential of our country."
"Bütün Renkleriyle Türkiye"
Dünyamız bugün çeşitli şekillerde ikiye bölünmeye çalışılıyor: Müslüman-Hıristiyan çatışmaları, çeşitli etnik tek kimliklilikler ülkelerin kaderi gibi gösteriliyor. Türkiye de bir süredir Avrupa Birliği karşısında sınava tabi tutuluyor. Sanki Avrupa Birliği de Türkiye de tek renkli tek biçimli bir bütünlük oluşturuyormuş gibi, ortada seçilecek iki net yol varmış gibi; ayrım çizgisi Avrupa ile Türkiye arasından geçiyormuş gibi bir tartışma sürdürülüyor.
Oysa Türkiye bu ikiliğin çok ötesinde şanslara sahip. Çok zengin kültürel kaynaklarla yüzyıllarca süren bir tarihi birlikteliğin ardından kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti, şu an büyük bir kültürel mirasın da taşıyıcısı...
Edebiyatımıza, müziğimize, mimarimize, sanatımıza baktığımız zaman, Balkan, Arap, İran vb. etkilerini, kendi içimizdeki çeşitli etnik ve dinsel grupların katkılarını, tüm bunların birbirini zenginleştirip geliştirerek nasıl iç içe geçtiklerini görmek mümkün.
Kültürümüzü dünyanın dikkatine açarken hangi unsurun has Türk, hangi unsurun melez olduğu gibi bir tartışmaya girmek yerine, bu tarihi, bu iç içe geçişi öncelikle takdir etmeli ve şükranla karşılamalıyız. İnkârcı, savunmacı bir tutumla tarihsel paylaşımları, yüzyılların alışverişini görmezden gelmek yerine bu tarihe ve şimdi içimizde barındırdığımız çeşitliliğe sahip çıkmalı, hakkını vermeliyiz. Ne de olsa bugün her ülkeden öte ve fazla bir şekilde bu miras bizim topraklarımızda yaşatılıyor.
Kültürümüzün zenginliğine içerdiği kimliklere sahip çıkarak, bünyemize katarak öne çıkartmak, bizi hem kompleksli bir dar görüşlülükten kurtarıp özgürleştirecek, hem de ülkemizin mevcut gücünün çok daha rahat görülmesini sağlayacaktır."
* * *

Bu arada Türkiye'nin konuk ülke olması vesilesiyle Türkiye'deki yazarlar arasında kimi tartışmalar da yaşandı. La Repubblica'da 8 ekim 2008'de kaleme alınan "Türkiye, İhanet ve Polemik Arasında Frankfurt'ta" / "La Turchia a Francoforte tra polemiche e defezioni" başlıklı bir yazıda konuyla ilgili özetle şunlar kaydedildi:

"Türkiye, Kitap Fuarı'nda (Buchmesse) onur konuğu ülke, ama çok sayıda yazar fuarda bulunmayacak
"Buchmesse'e gitmeyeceğim. Yaşım çok ilerledi. Frankfurt Kitap Fuarı çok önemli bir etkinlik ve bu senenin Türkiye'nin senesi olduğunu gayet iyi biliyorum. Ama, meydanı başkalarına, benden daha genç yazarlara bırakıyorum." Kürt Homeros (l' Omero curdo) Yaşar Kemal, kendine has zarafetiyle her türlü yorum ve dokunaklı atıftan kaçınıyor ve yarı yarıya doğru bir gerçeği söylemekle yetiniyor... 14 Ekim'de açılıp, 19 Ekim'de kapanacak olan Almanya Kitap Fuarı'nda Türkiye başrolde olacak. Bunu da fazlasıyla hak ediyor. Kuşku götürmeyen edebî değerler bakımından olduğu kadar, yüksek bir siyasi dikkat bakımından da son yıllarda çok az sayıda ülke gerçeği bu denli ani ve kollara ayrılmış bir yayıncılık gelişimi olarak gördü. Buna rağmen, Almanya'nın Türkiye seçimi, Almanya'da değil de Türkiye'de bir dizi polemiğin doğmasına neden oldu. İktidardaki ılımlı İslami parti yönetimiyle polemik içinde bulunan yirmi kadar yazar, Frankfurt'a gitmeyeceğini bildirdi. Bunlar arasında, uluslararası düzeyde meşhur olmayan, ancak Türkiye çapında üne sahip isimler var: Ahmet Oktay, Leyla Erbil, Füsun Akatlı, Nezihe Meriç, Demir Özlü, Enver Aysever, Pınar Kür, Tahsin Yücel. Türk organizatörlere yönelttikleri suçlama, Almanya'ya gidecek olan yazarlar listesini iktidarda bulunan partinin beğendiği, belki dinî konulara daha yatkın, ama meslekî profil bakımından yetersiz isimlerle doldurmak... İsyanın bir başka nedeni de, komünist idealleri olan ve geçen yüzyılın büyük şairi Nazım Hikmet Oratoryosu yerine, son zamanlarda Ankara'da çok değer kazanan, bir İslam mutasavvıfı adına yazılan Yunus Emre Oratoryusu'nun getirilmesi şeklindeki hükümet kararı oldu..."
* * *

Frankfurt Kitap Fuarı'nın Onur Konuğu, "Bütün Renkleriyle Türkiye" sloganına uygun olarak, kültür ve edebiyatını Frankfurt'a taşıdı.

Fuar kapsamında sürdürülen okuma programları, paneller, sergiler, müzik, dans, tiyatro ve sinema gösterimleri büyük ilgi görürken, ziyaretçiler Türkiye'nin edebiyat ve kültürel çeşitliliğini geniş bir yelpazede tanıma olanağı buldular.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2008 Frankfurt Kitap Fuarı'nı ziyareti sırasında "kültürel çeşitliliğimiz bizi güçlendirir" dedi.

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk ise, bu çeşitliliği özellikle kendinden farklı olanları anlamayı mümkün kılan bir edebi yaratım için temel olarak tanımladı.

Türkiye, yayınevleri ve 350 yazar ile kendini Frankfurt Kitap Fuarı'nda tanıttı. Temel hedefi, fuar ziyaretçilerine Türk edebiyatının çeşitliliğini ve ülke kültürünün çok katmanlılığını yansıtmak olan onur konuğu olarak katılım, Türk edebiyatının uluslararası alanda hak ettiği ilgiyi bularak, ülkenin daha iyi anlaşılabilmesi yönünde bir köprü olarak görülüyor.

2008 Frankfurt Kitap Fuarı Onur Konuğu Türkiye Ulusal Yürütme Komitesi Eşbaşkanı ve Yayıncı Müge Gürsoy Sökmen, fuara iyi hazırlanan yayıncılardan, özellikle yurtdışı irtibatlar ve lisans satışı konusunda büyük başarı elde ettikleri yönünde geri bildirimler aldıklarını söyledi.

Yaşar Kemal, Mario Levi ve Ayşe Kulin gibi ünlü ve uluslararası alanda kendine yer edinmiş yazarların yanı sıra, genç yazarların ve yeni yeteneklerin de uluslararası ilgi çektiklerini kaydeden Sökmen "Genç yazarlarımız kendilerini onur konuğu sunumu kapsamında göstermenin ötesinde, uluslarası kamuoyunun karşısına kendine has ve türlerinde benzersiz sanatçılar olarak çıktılar" dedi.

Onur Konuğu sunumu sanatçılar ve yayıncılar açısından da bir platform olarak genelde beklentileri karşıladı.

Türkiye'nin dış dünyada az bilinen edebiyat, kültür ve sanatıyla dış dünyada tanınması açısından Frankfurt Kitap Fuarı'nda yakalanan bu önemli fırsatın en iyi şekilde kullanıldığını belirten Ulusal Yürütme Komitesi Eşbaşkanı Ümit Yaşar Gözüm ise şimdiden başarılı sonuçları alınmaya başlayan fuarın olumlu yansımalarının orta ve uzun vadede de kalıcı olacağına inandıklarını ifade etti.

Fuar esnasında gerçekleştirilen ana sergiler de ziyaretçi akınlarını çekmeyi başardı. Onur konuğu Türkiye sunumunun entellektüel bağlamda odak noktasında yer alan "Kazanılmış Katmanlar" sergisi edebiyatseverler için ana duraklardan biri olurken, ziyaretçiler AGORA'daki Türkiye temalı kültürler pazarında kahve ve baharat kokuları arasında Türkiye'ye has geleneksel sanatlarla tanışma olanağı buldular.

Fuarın dışında da Türkiye, sloganına uygun olarak kendini "bütün renkleriyle" sunma olanağı buldu.

Atilla Durak'ın fotoğraf sergisi "Ebru" ve Edebiyat İstasyonu'nda gerçekleştirilen "Türkçe saati" başta olmak üzere çok sayıda fuar dışı sergi ve okuma programının yanı sıra, Frankfurt'un tarihi opera binası Alte Oper ve Gallus Tiyatrosu gibi seçkin mekanlarda gerçekleştirilen müzik programları büyük ilgi gördü. Ulusal Yürütme Komitesi üyeleri, yazar ve sanatçılar ile ziyaretçiler arasındaki diyaloğun yakınlık ve yoğunluğundan memnuniyetlerini dile getirdi.

"Bütün Renkleriyle Türkiye"de göze çarpan etkinlikler şunlardı:

Fotoğrafların Dilinden "Türkiye Gerçekliği"

Türkiye'den fotograf ve video sanatçılarının ülkenin son yüz yılda yaşadığı siyasi, sosyal ve ekonomik dönüşümü görselleştirdikleri "Türkiye Gerçeklikleri" adlı karma sergi Fotografie Forum Frankfurt'ta (Frankfurt Fotoğraf Forumu) kapılarını açtı. Sergi 26 Ekim 2008 tarihine kadar ziyaret edilebildi.

2008 Frankfurt Kitap Fuarı'na Türkiye'nin onur konuğu olarak katılımı kapsamında gerçekleştirilen aktivitelerden biri olan "Türkiye Gerçeklikleri" başlıklı fotoğraf ve video sergisi 12 Eylül 2008'de önemli bir davetli grubun katılımıyla Fotografie Forum Frankfurt'ta açıldı. Bir yılı aşkın bir sürede derlenen 100'e yakın fotoğraf ve beş video çalışması, Çağdaş Fotoğraf Sanatı'nın Türkiye'deki serüvenine, sanatçıların perspektiflerinden bakmayı hedefledi. Sergi yapımcılığını Celina Lundsford ve Dr. Necmi Sönmez'in gerçekleştirdiği karma sergide Yıldız Moran, Zeki Faik İzer, Murat Germen, Merih Akoğul, Ferhat Özgür, Pınar Yolacan, Ahmet Polat, Korhan Karaoysal, Ilker Maga Hüseyin Karakaya'nın fotoğraflarıyla birlikte Aksel Zeydan Göz, Şinasi Güneş, Burçak Kaygun ve Nil Yalter'in video çalışmaları yer aldı.

Avrupa'da Türk fotoğraf sanatı üzerine düzenlenmiş ilk grup sergisi olma niteliğini taşıyan serginin ağırlıklı noktasında genç kuşak sanatçıların görsel deneylerinin bulunduğuna işaret eden Necmi Sönmez, 20. yüzyılın başından beri Türkiye tarihine damgasını vuran "Doğu-Batı", "Geleneksel-Modern", Devletçi-Liberal""Sivil-Askeri", "Laik-Dinci" gibi ikilemlerin fotoğraf sanatçılarının süzgecinden geçirilerek sergide yansıtıldığını ifade ediyor. Sönmez'e göre 1930'lardan günümüze dek uzanan süreç içinde farklı kuşaklara ait fotoğrafçılar, bu karşıtlıkları yorumlarken, "belgeselciliğin", "folklorizmin" ve "turistik bakışın" ötesinde farklı kavramlar üretiyorlar. Sergi nedeniyle İngilizce ve Türkçe olarak ünlü yayınevi Kehrer Verlag tarafından yayınlanan sergi kataloğu, Çağdaş Türk Fotoğrafçılığına gerçekleştirilmiş en kapsamlı bilimsel yayınlardan biri olma özelliğine sahip. Katalogun özgün sunuş yazısını İstanbul'da dünyaya gelen şair Roni Margulies kaleme aldı.

"Çukurova Bayramlığın Giyerken"

Yaşar Kemal hikayelerinin sıklıkla fonunu oluşturan Toroslar ve İskenderun Körfezi arasında uzanan Çukurova, fotoğraf sanatçısı ve yazar Lütfi Özgünaydın tarafından farklı bir gözle görüntülendi. Tarımın ağırlıkta olduğu coğrafyada kültürü ve bölgenin sıkıntılarını ve insanların zor yaşamını ihmal etmeksizin fotoğraflayan Özgünaydın, Yaşar Kemal'in romanlarına konu olan yerleri ve insanları renk ve ışığa büründürdü.

2008 Frankfurt Kitap Fuarı'na Türkiye'nin Onur Konuğu olarak katılımı kapsamında Türkiye Ulusal Yürütme Komitesi'nce organize edilen sergide kuratör Sadık Karamustafa her iki sanatçının eserlerini bir araya getirildi.

Yaşar Kemal'in insan ve doğa tasvirlerini fotoğraflarla bütünleştiren sergi, "Çukurova Bayramlığın Giyerken" adını taşıyor. İnsanları, çiçeklerin ağaçları, kuşları, kokuları, asırları, dostları ve acıları anlatan metinler fotoğraflar ile birlikte benzersiz bir tad sundu. Sergide Yaşar Kemal fotoğrafları ve sergide kullanılan metinler arasında Yaşar Kemal'in çok sayıda yabancı dile de çevrilmiş eserleri "Ortadirek", "İnce Memed", "Bin Boğalar Efsanesi" ve "Yılanı Öldürseler"den pasajlar yer aldı. 22 eylül 2008'de Frankfurt Sparkasse Müşteri Merkezi'nde açılışı gerçekleştirilen sergi 21 ekim 2008'de sona erdi.

Çukurova Sergisi'nin yanı sıra "Yaşar Kemal Yazarlar Adası" ütopik projesi de Frankfurt'ta ilk kez kamuoyuna tanıtıldı. Herhangi bir denizde romanlarında "ada" temasına değinen usta yazarın adını taşıyan bir ada, aynı zamanda diğer büyük yazarlardan izler taşır.

1923 yılında dünyaya gelen Yaşar Kemal, fakirlik içerisinde büyüdü. Köyün arzuhalcisi olarak çalışmasına olanak tanıyan daktilosunu edinene kadar, çobanlık ve pamuk ırgatlığı yaptı. Gazeteci olarak yaşadığı yerdeki koşulları konu edinen Kemal, Ankara 'daki siyaseti etkiler hale geldi. İnce Memed romanı ile ulusal ve uluslararası üne kavuşan Kemal, 1972 yılında Nobel ödülüne aday gösterildi. 1997'de Alman Yayıncılar Birliği Barış Ödülü'nü aldı.

1945 yılında dünyaya gelen Lütfi Özgünaydın 60'lı yıllarda Erzincan'da ilkokul öğretmeni olarak görev yaptı, 1969'dan itibaren 13 yıl Hürriyet Haber Ajansı'nda görev alan Özgünaydın, yazarlığın yanı sıra fotograf sanatçılığına da yöneldi ve bugüne kadar 70 civarında sergi gerçekleştirdi.

"Huzur"

Bursa Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Huzur" romanıyla bütünleştirdiği Türk Sanat Müziği konseri ile Frankfurt'luları büyüledi.

10 ekim 2008 cuma akşamı Frankfurt Gençlik Evi (Haus der Jugend) bir Türk Sanat Müziği ve Edebiyat ziyafetine sahne oldu. Türkiye'nin Frankfurt Kitap Fuarı'na Onur Konuğu olarak katılımı kapsamında 2008 Frankfurt Kitap Fuar Onur Konuğu Türkiye Ulusal Yürütme Komitesi'nce organize edilen konserde ünlü yazar Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Huzur" romanından okunan pasajlara, Türk sanat müziğinin ünlü besteleri Bursa Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nun dilinden, eşlik etti.

Etkinlikte "Huzur" romanından "Türkçe" olarak okunan 17 parça, Almanca metinlerle de takip edilebildi. Kudsi Sezgin yönetimindeki koro, okunan her bölümün ardından çağrışım yapan ünlü besteleri seslendirdi. İtri'nin Segah Tekbiri ile başladığı konserde, "Sana dün bir tepeden baktım İstanbul", "Ninni", "Entarisi Ala Benziyor", "Gurub Etti Güneş", "Kandilli Yüzerken", "Mahur Beste", "Yaz Günleri", "Kalamış", "Çıkmaz", "Derun-i", "Tut-i Mucize", "Sonbaharın İzi", "Ferah Feza Ayin", "Gül İlahisi", "Şahane Gözler" ve "Dönülmez Akşamın Ufkundayım" parçaları seslendirildi.

1991 yılında İnci Çayırlı tarafından kurulan ve 2003 yılından beri neyzen ve solist Kudsi Sezgin tarafından yönetilen koro, faaliyetlerinin başlangıcından beri senfonik müzisyenlerin katkıları ile tematik konserler veriyor.

Hayali Doğu-Hayali Batı: Medeniyetler Ötesi Düşünmek

Türkiye'nin 2008 Frankfurt Kitap Fuarı'na Onur Konuğu olarak katılım programı kapsamında, Frankfurt Römer'de gerçekleşen "Hayali Doğu, Hayali Batı - Medeniyetler Ötesinde Düşünmek" Sempozyumu'nda dünya entellektüellerini meşgul eden sorulara yanıtlar arandı.

Frankfurt, 8 Ekim 2008. 2008 Frankfurt Kitap Fuarı Onur Konuğu Türkiye Ulusal Yürütme Komitesi ve Robert Bosch Vakfı tarafından ortaklaşa düzenlenen sempozyumda dünyanın dört köşesinden aydınlar 'Batı' ve 'Doğu' kavramlarının tartışmaya açtı. Alexandra Prinzessin von Hannover'in selamlama konuşmasıyla başlayan sempozyumun açılış konuşmalarını ünlü şair ve yazar Murathan Mungan ile Almanya PEN Başkanı yazar Johano Strasser yaptı.

Konuşmasında ilk kez Frankfurt'ta böylesi bir etkinliğe ev sahipliği yapmaktan duydukları memnuniyeti dile getiren Alexandra Prinzessin von Hannover, Türkiye'nin Frankfurt Kitap Fuar'na onur konuğu olarak katılımının yanlış anlamaları bertaraf etmeye yarayacağını dile getirdi.

Doğu'nun sadece bir coğrafi sorun olarak ele alınmaması gerektiğini söyleyen Murathan Mungan ise Batı'nın Doğu'ya hala kurtarılması gereken bir nesne olarak baktığını söyledi. Mungan Batı'nın evrenselliğinin kendine uydurma anlamını taşıdığını belirtirken, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılımını gerekliliğine, Türkiye'nin Batı'ya katacağı zenginlikler çerçevesinde işaret etti. Mungan Kitap Fuar'nın Doğu ile Batı arasında bir köprü olacağını söyledi. Johano Strasser ise kitap fuarının birbirini tanımak için iyi bir fırsat olduğunu söyleyerek bu fırsatın iyi değerlendirilmesi temennisini dile getirdi.

Programın ilk oturumunda Nurdan Gürbilek, Khaled Hroub, Necmi Sönmez ve Zeynep Sayın, Lale Yalçın Heckmann yönetiminde "Doğu ve Batı'nın Kültürleri"ni tartışırken, Dilek Zaptçıoğlu yönetimindeki ikinci oturumda Seyla Benhabib, Asef Bayat ve Joachim Hirch 11 Eylül sonrasında dünyadaki gelişmeleri ve karşılıklı korkuları "birinin yaşamı diğerinden daha mi önemli" sorusu etrafında mercek altına aldılar. Tanıl Bora tarafından yönetilen son oturumda Mahmood Mamdani, Meltem Ahıska ve Nükhet Sirman "Doğu" ve "Batı" kavramlarını yeni açılımları çerçevesinde değerlendirdiler.

Toplantıların ikinci gününde Harald Müller'in yönettiği "Avrupa Birliği Avrupa'nın kalesi mi yoksa bir fikir mi" başlıklı oturumda Aykut Çelebi ve Dieter Diederichsen konuşmacı olarak yer aldı. Toplantının kapanış oturumunda Mark Terkedisidis yönetiminde Nilüfer Göle, Imran Ayata ve Onur Bilge Kula, Avrupa'nın yönelimlerini tartıştılar. Sempozyum 2008 Frankfurt Kitap Fuarı Onur Konuğu Türkiye Ulusal Yürütme Komitesi Genel Koordinatörü Dr. Ahmet Arı ve Frankfurt Kitap Fuarı Direktörü Jürgen Boos'un konuşmaları ile kapandı.

"Doğu Rüyası"

Köln Konçertosu ve Sarband Müzik Grubu ortak projeleri "Doğu Rüyası" ile Mozart, Kraus ve Gluck'un Türk esintileri taşıyan parçaları ve Osmanlı Sarayı'ndan nağmeleri Frankfurt'a taşıdı.

Köln Konçertosu ve Saarband Müzik Grubu 13 ekim 2008 Pazartesi akşamı saat 20.00'da Frankfurt Saalbau Titus Forum'da verecekleri ortak konser ile dinleyenlerini işitsel bir doğu yolculuğuna çıkardı.

"Doğu Rüyası" adını taşıyan konser konsepti, Köln Konçertosu şefi Werner Ehrhardt ile Sarband müzik grubu şefi ve müzik etnoloğu Vladimir Ivanoff tarafından 18. yüzyıla ait müzikal eserler derlenerek oluşturuldu. Konserde ünlü besteciler Mozart, Kraus ve Gluck'un eserleri geleneksel Doğu melodileri ile harmanlanıyor. Türkiye'nin 2008 Frankfurt Kitap Fuarı'na onur konuğu olarak katılımı kapsamında gerçekleştirilen konser, 2008 Frankfurt Kitap Fuarı Ulusal Yürütme Komitesi tarafından desteklendi.

Köln Konçertosu 1985 yılından beri Werner Ehrhardt yönetiminde faaliyetlerini sürdürüyor. Kendine has canlı müzik stili ile yalnız Almanya'da değil, uluslararası alanda da saygın bir yere sahip olan orkestra, bugüne dek pek çok uluslararası festivalin ve saygın konser salonlarının konuğu oldu.

Türkçe "Bağlantı" anlamına gelen "Sarband" müzik grubu 1986'da Vladimir Ivanoff tarafından Avrupa müziği ile İslam ve Yahudi müzik kültürlerinin iletişimini yansıtmak üzere kuruldu. Türkiye, Bulgaristan, Almanya, İtalya, İngiltere, Lübnanl Irak ve İsveç'ten müzisyenlerin oluşturduğu Sarband melodilerine Doğu-Batı karşılaşmalarını yansıtıyor. Sarband kendini müziğin sadece bir süs değil karşılıklı saygı ve anlayışı yeşerten tarihsel ve evrensel bir ortam olduğunu ve bugün de olabileceğini kanıtlama gayesiyle yola çıkmış bir topluluk" olarak tanımlıyor.

Müzik Grupları

Köln Konçertosu

Viyolin 1: Sylvie Kraus, Frauke Pöhl, Jörg Buschhaus, Antje Engel Chiharu Abe; Viyolin 2: Wolfgang von Kessinger, Hedwig van der Linde, Horst-Peter Steffen, Corinna Hildbrand; Viyola: Antje Sabinski, Aino Hildebrandt, Claudia Steeb Viyoloncello: Alexander Scherf, Ulrike Schaar; Kontrabass: Jean-Michel Forest, Roberto Fernandez de Larrinoa; Flüt: Cordula Breuer; Obua: Pier Luigi Fabretti, Michael Bosch; Klarinet: Gili Rinot Philippe Castejon; Fagot: Lorenzo Alpert, Yves Bertin; Korno: Ulrich Hübner, Renée Allen; Trompet: Hannes Rux, Almut Rux; Pauke: Stefan Gawlick

Sylvie Kraus, Konser şefi

Sarband Grubu

Mustafa Doğan Dikmen: Gesan; Celalettin Biçer: Ney; Ahmet Kadri Rizeli: Kemençe; Bahadır Sener: Kanun; Ibrahim Birlikay: Semazen; Metin Erkus: Semazen; Vladimir Ivanoff: müzik yönetmeni

Frankfurt Kitap Fuarı Yunus Emre Oratoryosu ile Başladı

2008 Frankfurt Fuarı'nın resmi açılış merasiminin ardından gerçekleştirilen geleneksel onur konuğu etkinliğinde, Frankfurt Alte Oper (Eski Opera) Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nca seslendirilen "Yunus Emre Oratoryosu"nu ağırladı.

14 ekim 2008 akşamı saat 21.00. da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nca Almanca olarak sunulacak "Yunus Emre Orotaryosu" ile start verildi.

Dünyaca ünlü besteci ve müzik bilimci Ahmet Adnan Saygun'un 1947 yılında Yunus Emre'nin 13 şiirini esas alarak bestelediği Yunus Emre Orotaryosu, Batı klasik müziğini Türkiye'ye has tonlar ile bütünlüyor. Rengim Gökmen yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Frankfurt Müzik Akademisi Korosu tarafından ilk kez Almanca olarak sunulacak Orotaryo, yazıldığı tarihte bestecisine uluslararası ün kazandırmıştı.

1991 yılında 84 yaşında kaybettiğimiz ünlü besteci Ahmet Adnan Saygun, müzik otoritelerince Türk müziğinin gelişiminde önemli kilometre taşlarından biri olarak kabul ediliyor. Atatürk'ün ulusal devrimlerini müzikal alanda gerçekleştirerek, işitsel alanda çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma saiki ile hareket eden ünlü müzik bilimci, Türk müziğinin kökenlerine dair araştırmalar yaptı. 1936'da Bela Bartok ile halk müziği melodilerini derlemek üzere Anadolu'yu gezen Saygun, Türk müziğinde önemli kazanımlara imza attı.

Yunus Emre Oratoryosu

Orkestra:Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ; Koro: Frankfurt Müzik Akademisi; Solistler: Esin Talinli – Soprano, Şenol Talinli – Tenor, Tuncay Kurtoğlu – Bass, Aylin Ateş – Alt, Orkestra şefi: Rengim Gökmen  

Hasbıhal Topluluğu Semah Gösterisi

Frankfurt'ta, 16 ekim akşamı Hasbıhal Topluluğu'nun Semah gösterisi vardı.

Alevi-Bektaşi inancında, gönülden birbirine bağlı olanların karşılıklı yaptığı muhabbet ve paylaştıkları bütün ahlaki ve kültürel değerler anlamına gelen "Hasbıhal" sözünü isminde taşıyan Alevi-Bektaşi müzik ve dans topluluğu 16 ekim 2008 Perşembe akşamı saat 20.00'da, Frankfurt Saalbau Griesheim'da geleneksel Hacı Bektaşi Veli öğretisinden beslenen Alevi-Bektaşi semah gösterisi gerçekleştirdi.

Dertli Divani, Ulaş Özdemir, Mustafa Kılçık, Feyzullah Ürer ve Murtaza Salper'in yanı sıra, yaşamlarını Bektaşi inanışına adamış kişilerin oluşturduğu topluluk, 2005 yılında kuruldu. Görece yeni bir topluluk olmasına karşın kısa sürede büyük üne kavuşan topluluk, pek çok festivale katıldı.

Alevi-Bektaşi inanışında özel bir yere sahip olan saz başta olmak üzere geleneksel enstrümanlarla icra edilen semah esnasında sağ el avuç içi gökyüzüne, sol el avuçiçi yere çevriliyor. Dairesel dans evrende gezegenlerin hareketlerini ve yaşamın sonsuz döngüsünü sembolize ediyor.

Frankfurt Jazzkeller'da Ayşe Tütüncü Üçlüsü Konseri

Ayşe Tütüncü Üçlüsü 16 ekim 2008 akşamı saat 22.00'de alışılmışın sınırlarını zorlayan caz melodileri ile Frankfurt Jazzkeller'ın konuğu oldu. Türkiye'nin 2008 Frankfurt Kitap Fuarı'na onur konuğu olarak katılımı kapsamında gerçekleştirilecek konserde Ayşe Tütüncü, Yahya Dai ve Oğuz Büyükberber'den oluşan üçlü, klasik ve çağdaş müzikten esintiler taşıyan ve geleneksel Türk ve Kürt müziği ritimleri ile zenginleştirilen caz melodileri ile Frankfurtluları büyüledi.

İki üflemeli çalgı ve bir piyano için özel olarak düzenlenmiş Ayşe Tütüncü bestelerini seslendirecek grup, 2004 yılında kuruldu. 2005 yılında ilk albümü Panayır'ı çıkaran grup, Bodrum Hadigari Festivali, Alanya Caz Günleri ve Prag Açık Hava Caz Festivali gibi uluslararası etkinliklerde sahne aldı.

Ayşe Tütüncü Üçlüsü

Ayşe Tütüncü (Piyano); Yahya Dai: Soprano saksofon, tenor saksofon; Oğuz Büyükberber: Bas klarinet, Sib klarnet

Anadolu'dan Melodiler

Uluslararası üne sahip ses sanatçısı Aynur, 17 ekim Cuma akşamı Frankfurt Mousonturm'da, Avrupai tınılarla sentezlediği Türkçe-Kürtçe halk müziği parçalarını seslendirdi.

Türkiye'nin onur konuğu olarak 2008 Frankfurt Kitap Fuarı'na katılımı kapsamında Almanya'da düzenlenen konserlerden biri de, Anadolu'daki Türk ve Kürt folklorunu Avrupai tınılarla bütünleştiren ses sanatçısı Aynur tarafından Frankfurt Mousonturm'da verildi.

Alman kamuoyunun ilk kez yönetmenliğini Fatih Akın'ın yaptığı "Crossing thr Bridge" (Köprüyü Geçmek) belgeselinde tanıdığı Aynur, 2002'de ilk albümü "Seyir"in ardından 2004 yılında çıkardığı "Keçe Kurdan ile ününü Türkiye sınırlarının dışına taşırmayı başardı. Son olarak 2005 yılında "Nûpel" (Yeni Sayfa) adlı albümünü çıkaran sanatçı pek çok filmin müziklerini hazırladı.

Daha önce yazar Gülten Akın tarafından erçekleştirilmesi öngörülen kapanış okuması, yazarın sağlık sorunlarından ötürü Frankfurt'a gelememesi nedeniyle genç yazarlardan Ayfer Tunç tarafından gerçekleştirildi. 3SAT televizyonu moderatörlerinden Michael Schmitt'in yönettiği okumada Tunç, Gülten Akın'ın hazırladığı konuşmanın yanı sıra "Kent bitti" ve "Kestim kara saçlarımı" adlı şiirlerini okudu.

Okumaların ardından 2008 Frankfurt Kitap Fuar Onur Konuğu Türkiye Ulusal Yürütme Komitesi Eşbaşkanları Müge Gürsoy Sökmen ve Ümit Yaşar Gözüm, onur konuğu plaketini kitap fuarı direktörü Jürgen Boos ile birlikte Çin Halk Cumhuriyeti Basın Yayın Bakan Yardımcısı Li Dongdong ve Yayınlar Genel Müdürü Chen Yingming'e devretti.

* * *

2008 Frankfurt Kitap Fuarı'na 123.496'si yeni olmak üzere 402.284 ürünle, 100 ülkeden 7373 sergi açan yayınevi katıldı. 60. Frankfurt Kitap Fuarı'nda 400'ü 'Konuk Ülke' / 'Onur Konuğu' Türkiye, 400'ü de dijital yayın / yayıncılık olmak üzere toplam 2500 etkinlik gerçekleştirildi. 15-19.10.2008 tarihleri arasındaki 5 günde toplam 299.112 kişi Frankfurt Kitap Fuarı'nı ziyaret etti. Ziyaretçi sayısı, bir önceki yıla göre % 5,6 oranında bir fazlalığa denk geliyordu. 18.10.2008 cumartesi günü, 78.218 ziyaretçi ile fuar tarihinde bir günde en fazla ziyaretçi (sayısı) olması açısından tarihi bir rekor kırıldı. Türkiye'den 250 yazar ve 100 kitabevi, dünyanın en büyük kitap fuarı olan Frankfurt Kitap Fuarı'nın katılımcıları arasındaydı.

* * *

Türkiye'nin 2008 Frankfurt Kitap Fuarı'ndaki "kültürel renkleri", ana hatlarıyla böyleydi... [İsmail Engin]













































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder