"Türkiye 1. Din Eğitimi Semineri"
12 eylül'ün hemen ardından Aydınlar Ocağı'nın fikir dünyasına konuyla ilgili çok önemli katkılar yapan ve o dönemin Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı olan Hüseyin Atay, 23-25 nisan 1981 tarihleri arasında Ankara'da "Türkiye 1. Din Eğitimi Semineri" düzenler ve akabinde tebliğler 400 sayfalık bir eser olarak hemen yayınlanır.[2]
Seminer'e dönemin Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç, MEB Din Eğitimi Genel Müdürü Necati Öztürk konuşmacı olarak katılır. Katılımcılar listesinde göze çarpan isimler arasında Süleyman Hayri Bolay, Mehmet Aydın, Salih Tuğ bulunmaktadır.
Hüseyin Atay, adı geçen seminerin açış konuşmasında genel eğitim içinde "din eğitim ve öğretiminin" "çok önemli" bir yer tuttuğuna işaret eder. Türkiye'de manevî alanda bir buhran yaşandığını ve çözülmenin görüldüğünü, bunun da eğitim eksikliği nedeniyle oluştuğunu ileri sürer.[3] Atay, seminer kapanış konuşmasında da "isteğe bağlı din derslerinin" 12 eylül öncesindeki "durumun" temel sorumlusu olduğunu savunur ve şunları söyler:
"İlkokullarda ve orta öğretimde din dersleri ihtiyârî olarak okutulmaktadır. Bu uygulama lâikliğe aykırı görülmediğine göre, mecburi olmasının lâikliğe aykırı olduğunu ileri sürmek tutarlı bir görüş olamaz.
Tevhîd-i Tedrisat Kanunu'nun gerekçesinde zikredilen, milletimizin fikir ve his birliği bize göre, din kültürünün ilkokuldan lise son sınıfa kadar sistemli bir şekilde, genel eğitim içinde verilmesi ile mümkün olacaktır."[4]Yeri gelmişken hemen bir belirtelim ki, 12 eylül döneminde "din dersi"nin zaruri ve zorunlu olmasının sözcülüğünü en aktif bir şekilde yapan Hüseyin Atay, 23-27 ekim 1982 tarihleri arasında toplanan 'Birinci Millî Kültür Şûrâsı'nda 'Genelde Kültür ve Temel Değerler Komisyonu'nun 'Raporu'na düştüğü 'Muhalefet Şerhi'nde açık bir şekilde vurguladığı şu görüşleriyle de dikkat çekmektedir:
"Millî kültürün varlığını meydana getiren iki ana unsur vardır: Biri din, diğeri dildir. Milletin millîlik vasfı bu iki kaynaktan doğar. (...) Din millîliğin iç dünyasını, dil ise onun dış dünyasını teşkil eder. Bunun için din ve dil millîliğin ayrılmaz iki ana unsuru sayılır. Her ikisinin hayata tatbik edilmesinden örf ve âdetler doğar.
12 EYLÜL öncesi olaylarına, din kültürüne hiç önem verilmemesinin tesiri inkâr edilemez. (...)
Millîleştirme din ile başlar, dil ile tamamlanır. Türkler Anadolu'yu önce İslâmlaştırdılar sonra Türkleştirdiler. Müslümanlar Türkleşmiştir. Türkçeden başka ana dili olmayan fakat Hıristiyan olan Türk değildir. Ama Müslüman olan ve dili de Türkçe olan Türktür. Asıl bu iki ögeye önem vermekle millîlik meydana gelecektir."[5]"Millî Eğitim ve Din Eğitimi"
"Türkiye 1. Din Eğitimi Semineri"nin yankıları devam ederken, bu kez yaklaşık 15 gün sonra "Aydınlar Ocağı", 9-10 mayıs 1981'de 'Türkiye'nin temel meseleleri' kapsamında öne sürülen düşünsel ve ideolojik içerikli görüşlerin olgunlaştırılması ve temel bir çerçevede siyasal ve askerî gücü, iktidarı elinde bulunduran Millî Güvenlik Konseyi'ne, toplumsal ve kamusal alanda "uygulama" stratejisi geliştirmek amacıyla temel toplumsal sorun olarak gördüğü 'eğitim'i konu edinen bir 'seminer' düzenler.
"Millî Eğitim ve Din Eğitimi" adlı seminerde din, Hüseyin Atay'ın görüşleriyle örtüşen bir şekilde "millî eğitim"in bir parçası, hem de çok önemli – vazgeçilemez başat bir parçası şeklinde ele alınır.
Seminer bildirileri aynı yıl içinde 225 sayfalık bir kitap olarak yayınlanır.[6] Seminerin amacı, "millî eğitim" ile din eğitiminin sürdürülebilir, uygulanabilir ortak ilkelerinin belirlenmesidir.
"Millî Eğitim ve Din Eğitimi" seminerinde gerek "millî eğitim" ve gerekse "din eğitimi" konusunda iki ayrı komisyon oluşturulur. "Din eğitimi" komisyonuna sunulan bildirilerde, "din, vicdan, hürriyet ve laiklik", "Atatürk ve din", "Türkiye'de din eğitiminin hukukî dayanakları", "temel eğitimde din eğitimi", "temel ve orta öğretimde din eğitimi", "yüksek öğretimde din eğitimi", "halk için din eğitimi", "kitle haberleşme araçları ile din eğitimi" vb. konular yer alır ve tartışılır. Seminerde dikkati çeken isimlerse, Süleyman Hayri Bolay, Ruhi Fığlalı, Halis Ayhan'dır.
"Din ve Ahlâk Alt Komisyonu"
Ardından Devlet Planlama Teşkilâtı bünyesinde yürütülen "Beşinci Beş Yıllık Plan" çalışmalarında "Kültür Politikası ve Planlaması"yla ilgili tavsiye ve tekliflerde bulunmak üzere Süleyman Hayri Bolay başkanlığında 7-9 temmuz 1982 tarihlerinde "V. Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu dahilinde "Din ve Ahlâk Alt Komisyonu" toplanır.
Komisyonun Başkan Yardımcısı Ruhi Fığlalı'dır. Komisyonun Raportörleri Musa Gürgün ile Gülseren Öğün'dür. Komisyon üyeleri arasında da Halis Ayhan ile Rıdvan Çongur'un yanı sıra Kerim Yavuz, Ünver Günay, Şaban Kuzgun, Eyüp Sanay, Bahattin Yediyıldız ve Ahmet Yaşar Ocak yer almaktadır.
Söz konusu komisyonun hazırladığı raporda[7] din, insanla insan, insanla "Allah" arasındaki ilişkileri düzenleyen, ayarlayan "ilahî kaynaklı" bir kurum olarak görülür. Gerçek dinin doğaüstü olup vahye dayandığı, her uygarlığı, kültürü aştığı, amacının da insanı kendisinin ve âlemin efendisi yaparak mutluluğa ulaştıran olgu olduğu ileri sürülür. Komisyona göre din, gereksinme sonucu ortaya çıkan yapay bir kurum değildir. Keza, din insan aklının ve düşüncesinin ürünü olan bir inanış sistemi ise hiç değildir. Komisyonda din, "Allah"ın koymuş olduğu kanun ve kuralların bütünü olarak algılanır.
Adı geçen komisyona göre, insanın "Allah"a ihtiyacı vardır. İnsan bunaldığında, dengesini ve ölçüsünü kaybettiğinde ruhuna destek, teselli ve sığınak arar. İnsan ruhunun zaman zaman "ayar"ı bozulur. Ruhun ayarı için gerekli diyapazon "Allah" fikri ve din inancıdır. Bu nedenle insanın dine ihtiyacı vardır. "Allah"ı bulan insan, onun emirlerine bağlanarak desteğe kavuşur.
Komisyon, modern toplumlarda ve sanayileştikçe makinalaşan insanın daha çok dine ihtiyacı vardır görüşündedir. Zira, "Allah"ı inkâr veya ihmal, insanın doğaya ve makinaya teslim edilmesidir. Buna göre din, doğayı, doğa olaylarını değerlendirir ve "dindar"a, olaylar karşısında bir tavır takınma fikrini verir. Komisyon, dinin "ahlâkın kaynağı" ve "kültürün özü" olduğu kanaatindedir ve kültürün dinin bir formu olduğunu belirtir.
Komisyon, Türk kültür tarihinde din ve ahlâğın ön planda ev egemen rol oynadığından hareketle, her kültürel kurumun "İslam dini" ile anlaşılabileceği görüşündedir. Böylece, Türk milletinin "varlığını" ve "birliğini" devam ettirebilmesinde dinin, yani İslam'ın büyük rol oynadığı ileri sürülür.
Komisyona göre, devlet istatistikleri ele alındığında 1965-69 yılları arasında hapse girenlerin sayısı, okur-yazarlarda, okuma-yazma bilmeyenlere oranla daha fazladır. Bunun nedeni de "eğitim"in manevî destekten yoksun kalmasıdır. Milletin cehaletten kurtulması için Türk milleti daima "dindar" olmalıdır. Millet dinin öğrenmek için tek yere muhtaçtır: "Okul"!
Buradan hareketle, Millî Güvenlik Konseyi, din ve ahlâk derslerini "devletin gözetimi ve denetimi altında", "din eğitimi ve öğretimi" çerçevesinde 24/4 ve bağlantılı 42/1 maddeleriyle Anayasal "zorunlu"luk haline getirir.[8] [İsmail Engin]
Notlar
[1] Aydınlar Ocağı'nın Görüşü: Türkiye'nin Bugünkü Meseleleri. Aydınlar Ocağı Yayını: 4, İstanbul 1973.
[2] Atatürk'ün 100. Doğum Yılında Türkiye'de 1. Din Eğitimi Semineri (23-25 Nisan 1981). İlahiyat Vakfı Yayınları: 1, Ankara [1981].
[3] Hüseyin Atay: "Türkiye'de Din Eğitimi Semineri'ni açış konuşması", Atatürk'ün 100. Doğum Yılında Türkiye'de 1. Din Eğitimi Semineri (23-25 Nisan 1981). İlahiyat Vakfı Yayınları: 1, Ankara [1981]: 1-3.
[4] "Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Atay'ın 'Din Eğitimi Semineri'nin kapanışı dolayısıyla yaptığı konuşma", Atatürk'ün 100. Doğum Yılında Türkiye'de 1. Din Eğitimi Semineri (23-25 Nisan 1981). İlahiyat Vakfı Yayınları: 1, Ankara [1981]: 397-399.
[5] Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Şûra Sekreteryası (Baskıya Haz.): Birinci Millî Kültür Şûrâsı (23-27 Ekim 1982) – Komisyon Raporları. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1983, 96-97.
[6] Aydınlar Ocağı Derneği: Milli Eğitim ve Din Eğitimi Semineri (9-10.5.1981 / Ankara) (Tebliğler). İstanbul 1981.
[7] Bkz. T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı: Milli Kültür – Özel İhtisas Komisyonu Raporu. DPT Yayın No: 1920, Ankara (Ekim) 1983: 509-575.
[8] 1982 Anayasası Kurucu Meclis'te 18.10.1982'de, Halkoyu ile de 7.11.1982'de kabul edilir. Halkoyu sonucu 9.11.1982 günlü Resmî Gazete'nin 17863 no'lu 'Mükerrer Sayı'sında yayınlanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder