[İsmail Engin] Sahte haberlerle siyaset mühendisliği yapılırken, ne yazık ki sessizlik de bu mühendisliğin bir parçasına dönüşüyor.
Gerçeklik ile Algı Arasında CHP Tartışmaları
Son dönemde CHP ve özellikle eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu üzerinden yürütülen tartışmaların ilginç bir yönü bulunuyor:
Bu
tartışmaların çoğunu CHP’ye oy vermeyen, onu temsil yetkisiyle donatmayan
kesimler yürütüyor. DEM Partililer, AK Parti çevresi ve ortakları bu konuda
benzer söylemler geliştirmiş durumda. Aralarında adeta sessiz bir uzlaşma var.
Dahası, hukuk eğitimi almış bazı isimlerin, herhangi bir
yargı kararı olmadan kişi ve kurumları suçlu ilan etmesi, Türkiye’nin siyasi
atmosferinin nasıl bir savrulmaya maruz kaldığını da gösteriyor. Hukuki
sınırlar kolaylıkla aşılabiliyor.
Kılıçdaroğlu Kemalist Değil mi?
CHP’yi Kemalist bir parti olarak tanımlayıp, ülkenin tüm
sorunlarının kaynağı olarak göstermekten çekinmeyen bazı çevrelerin, aynı
partinin eski genel başkanını “Kemalist” olarak görmemesi bir çelişki değil mi?
Kemal Kılıçdaroğlu; milletvekilliği, grup başkanvekilliği
ve genel başkanlık görevlerini CHP’de yürütmüş bir isimdir. Parti ile ideolojik
ve kurumsal bağları güçlüdür. Dolayısıyla onun Kemalist kimliği tartışma konusu
değil, açık bir gerçekliktir.
Ama Kılıçdaroğlu kuşkusuz sadece bu kimlikle sınırlı değildir : Aynı zamanda cuma namazlarına giden, umre yapan, bayram namazlarını kılan, Ramazan orucunu açan, Ahmed Yesevi’yi benimseyen, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu içselleştiren; hem mütedeyyin bir Müslüman hem de “makbul” sayılabilecek “1 Alevi” kimliğine sahiptir.