Bu Blogda Ara

4 Mart 2014 Salı

Ön-Asya Etnografyası - Köylerimiz: Filibe, Lofça, Eski Zağra ve Karlıova'dan Kırklareli'ye - "Dolhan Köyü"

Dolhan Köyü - İnece, Merkez, Kırklareli (1972)
/ Havva & İsmail Engin koleksiyonu

KanalKultur] - Kırklareli, Merkez İnece bucağına bağlı bir köy Dolhan [Koord: 27° 1' 26'' D, 41° 44' 58'' K].

"93 Harbi" olarak anılan Osmanlı - Rus Savaşı'nın akabinde (1878'den sonra) Bulgaristan'dan Filibe [Област Пловдив], Lofça [Област Ловеч], Eski Zağra [Стара Загора] ve Karlıova'dan [Карлово]; Balkanlar'dan Ön-Asya'ya ricat eden Türkler, "eski" Bulgaristan Türkleri, köyü kurmuş.

Dolhan Köyü - İnece, Merkez, Kırklareli (1972)
/ Havva & İsmail Engin koleksiyonu

Kökenlerinin Oğuzların Kayı Boyu'ndan geldiğini belirtiyorlar ya da buna "inanıyorlar"... Sünni ve Hanefiler...

İlk köyü kuranlar arasında Filibeli Mahmut Ağa ile Lofçalı Raşit Ağa sayılıyor... Sonra (Eski) Zağralı Eyüp Ağa ile Karlıovalı İsmail Ağa onlara ekleniyor...

Köyün yerleşim yerinde, önceleri "Dul Kadın Hanı" varmış. Kırklareli'den Edirne'ye giden veya Edirne'den Kırklareli'ye gelen yolcular, buradaki handa konaklarmış. Han da sahibiyle anılıyormuş... Mahmut ve Raşit Ağalar, Dul Kadın Hanı mevkiini yerleşim yeri olarak mesken tutunca, kurulan yeni köyün adını oradaki han vermiş. Zamanla "Dul Karı Hanı", "Dulhan"a dönüşmüş...

Dolhan Köyü - İnece, Merkez, Kırklareli (1972)
/ Havva & İsmail Engin koleksiyonu

Köy, "Milli Mücadele" esnasında Yunanlılar tarafından işgal edilince, Yunan çeteciler tarafından yakılmış. Bunun üzerine halkı veya ahalisi de köyü bir süre terketmiş; bir kısmı Anadolu'ya, Çanakkale'ye Biga kasabasının köylerine göçmüş... Kalan kısmı da ormanlık alanda geçici bir süre için barınmış; savaş sona erince yeniden köye dönmüş...

Uzun bir süre "Çit" adı verilen konutlarda oturmuşlar: Yere kare şeklinde 4 kazık çakılır, bunların arası dal parçalarıyla örülür. Çatı, gündöndü (ayçiçeği) sapındandır. Onun üzerine sap yayılır. Duvarlar içten ve dıştan sıvanır. Buna "Çit" denirmiş.... Çit, mutfak ve yatak odasından ibaretmiş. Sonrasında kerpiç ve taş malzeme kullanılmaya başlanmış. Muftak ve yatak odasına misafir odası eklenmiş. Yatak odasında "hamamlık" denilen yıkanılan bölme de bulunuyormuş. Yatak, yorgan ve çarşaflar denk halinde odanın bir kenarındaymış. Nihayetinde de çimento ve beton, yapı malzemesi olarak kullanılmaya başlanmış... Ancak, mutfakta bulunan geleneksel soba "peçka"dan vazgeçilmesi zor olmuş...

Dolhan Köyü - İnece, Merkez, Kırklareli (1972)
/ Havva & İsmail Engin koleksiyonu

Köy yerleşimini tam ortasından ikiye ayıran derenin doğusunda Lofça, Karlıova ve (Eski) Zağralı "göçmenler"; Batı'sında ise Filibeliler ikamet ediyor... Köyün tam ortasında imeceyle yapılan bir cami duruyor. Merkezi hükümetin yardımıyla köy 1972 yılında bir okuma odasına kavuşmuş...

Köy, 1961'den sonra Almanya'ya doğru olan işçi göçüne de katkı vermiş...

Köylünün temel geçim kaynağı tarım... Çiftçilik yapılıyor; ayçiçeği, bostan, buğday, süpürge, şeker pancarı vb. yetiştiriliyor...

Dolhan Köyü - İnece, Merkez, Kırklareli (1972)
/ Havva & İsmail Engin koleksiyonu

Köylü iki pazardan ihtiyacını karşılıyor. Edirne Süloğlu ilçesinde cuma günleri kurulan "Süloğlu Pazarı"ndan ve çarşamba günleri Kırıklareli'de kurulan "Kırklareli Pazarı"ndan... Ve yılda üç kez kurulan, hayvan satılan panayırlardan; ilkbahar ve sonbaharda kurulan "Kırklareli Panayırı" ile ağustos ayının ortasında kurulan "Süloğlu Panayırı"ndan...

Dolhan Köyü - İnece, Merkez, Kırklareli (1972)
/ Havva & İsmail Engin koleksiyonu

Kimi coğrafi yerler, köyde "alçak" olarak anılıyor. Örneğin, Bağlar bölgesinin ortasından "Koyun Gavuru Alçağı" geçiyor. Köyün kuzey kısmında "Gürgen Tepe Alçağı" yer alıyor. Köyün içinden geçen derenin kuzey ucuna da "Canlar Alçağı" deniliyor... Köyün içinden geçen derenin kuzey ucuna bu adın verilmesinin nedeni de şöyle açıklanıyor: Çok önceleri bu mevkiide bir köy bulunuyormuş. Bilinmeyen bir salgın hastalıkta köyün tüm ahalesi ölmüş. Salgın hastalığın canları aldığı yere, bundan dolayı "Canlar Alçağı" deniliyormuş... Onun doğusundaki koluna "Tuzlan Dere Alçağı"; buna paralel olarak akan dereye de "Yassı Kaya Alçağı" adı veriliyor... Bunlar, esasında "Canlar Deresi"ni besleyen kollar aynı zamanda... Bir de "Papazın Sırtı" ve "Kaçaman" bölgesi bulunuyor...

Dolhan Köyü - İnece, Merkez, Kırklareli (1972)
/ Havva & İsmail Engin koleksiyonu

Köyün kuzey ve batı kesiminde "kara toprak" adı verilen verimli topraklar bulunuyor. Güneyinde ve doğusunda ise verimi düşük kumlu toprak..

Yağış ihtiyacı altındaysa, "Yağmur Duası" başvurulan bir umar oluyor... Seçilen iki kişi bunun için köyde para topluyor. Toplanan parayla yapılacak pilava pirinç, hoşafa üzüm alınıyor. Sürü sahipleri de kesilecek hayvanı bağışlıyor. Ardından tüm köy halkı, merada toplanıyor. Dua yapılacak yerde erkekler bulunuyor. Kadınlar burada yer almıyor. İki rekat namaz kılınıyor. Sonra, bir yaban üzüm kütüğü sökülüyor ve tekbirle dua yerine en yakın suya, 50 taşla birlikte atılıyor. Cübbesini ters giymiş imamın ardında, elleri aşağıya dönük köylüler, "amin" diyerek duaya katılıyor. Merada yemek pişiriliyor ve köylüye dağıtılıyor. Hayvanlara da "dua ekmeği" veriliyor.

Dolhan Köyü - İnece, Merkez, Kırklareli (1972)
/ Havva & İsmail Engin koleksiyonu

Hasat zamanı ilk kesilen buğday demeti, aile reisinin önüne konuluyor... Eskiden orak zamanı bitiminde "Sakal" denilen son demet boncuklarla süslenir, eve getirilip saklanır; ardından eğlence yapılırmış.

Köyde büyükbaş hayvancılık giderek önem kazanıyor; temel geçim kaynağı olan tarımın yerine geçiyor. Önceleri "Gaspar" denilen iri beyaz ördek de yetiştiriliyormuş.

Dolhan Köyü - İnece, Merkez, Kırklareli (1972)
/ Havva & İsmail Engin koleksiyonu

"Sığırtmaç" (köy sığırının çobanı) dışında "Gündelikçi" ve "Yıllık" olmak üzere iki tür çobanlığa rastlanıyor. "Yıllık Çoban", kasım ayından kasım ayına tutuluyor...

Dolhan Köyü - İnece, Merkez, Kırklareli (1972)
/ Havva & İsmail Engin koleksiyonu

Hıdırellez gecesi hayvanlar sabaha kadar otlatılıyor. Çobanlar da "uğur getirsin" diye toplanarak, köye topluca giriyor. Hayvanlarda "ateş" varsa "sıtma"; ağzında yara ve köpük oluşuyorsa "şap"; gözler şişiyorsa "kurbağacık"; aşırı gaz varsa "yonca zehirlenmesi" olduğu düşünülüyor...

Dolhan Köyü - İnece, Merkez, Kırklareli (1972)
/ Havva & İsmail Engin koleksiyonu

Köpeğin eve bakarak uluması; kedinin insan yüzüne bakarak soluması; baykuşun bir evin bacasına sık sık konup ötmesi hayra alamet sayılmıyor. Şayet koyun başını ses çıkararak sallarsa, havanın bozacağına; yolculuk esnasında yolcunun önünden bir tilki veya kurt geçerse işinin iyi gideceğine, tavşan geçerse kötü gideceğine de inanılıyor. Gelinkadın'la karşılaşılıyorsa, "değirmende farelerin düğünü var seni oraya davet ettiler" deniliyor; onun hakkında "haneye zarar verebilir" endişesiyle kem söz edilmiyor.

Dolhan Köyü - İnece, Merkez, Kırklareli (1972)
/ Havva & İsmail Engin koleksiyonu

Cuma günü ava gidilmiyor: güvercin ve baykuş avlanılmıyor. Ava giden avcının arkasından süpürge atılıyor.

Dolhan Köyü - İnece, Merkez, Kırklareli (1972)
/ Havva & İsmail Engin koleksiyonu

Kurufasulye, bulamaç (soğan doğranır, tavaya yağ konulup kavrulur; içine su konup kaynatılır; un ve ayranla karıştırılır; tekrar kaynatılır; dinlendirilir, üzerine kırmızı biberli yağ konulur), "kompil" (patatesin kabuğu soyulur; soğan, doğranıp patateslerle kavrulur; su içine konup kaynatılır; çömlekte pişmeye bırakılır), "lahana aşı" (tatlı lahana kıyılır; kıyma, soğanla kavrulur; hepsi karıştırılarak, üzerine çok az su konur ve kaynatılır) geleneksel yemekler arasında sayılıyor.

Yemek esnasında ağızdan lokma düşerse misafir geleceğine; kırıntılar yere dökülürse "meleklerin gücendirildiği"ne inanılıyor. Ayakta yemek yenirse, ayağa gittiği düşünülüyor ve iyi karşılanmıyor.

Geleneksel ceket ve pantalon üretimindeki ("şayak") yünlü dokumacılığa ve bel kuşağı ile "çerge" denilen kilim üretimine artık pek rastlanmıyor.

Okuma - yazma bilmeyeni olmayan; kooperatifçiliğe sahip; kahvehanesi bol bir köy Dolhan... KanalKultur]

* Ayrıntılı bilgi için bkz. S. Reşat Kurşun: Dolhan Köyünün Maddi Kültür Yapısı. Ankara Üniversitesi DTCF Sosyal Antropoloji Kürsüsü Lisans Tezi, Danışman: Prof. Dr. Orhan Acıpayamlı, Ankara 1973, 42 S. + Fotoğraflar

1 yorum:

  1. 82 doğumluyum ama bu yazdıklarınızı köyde yaşamış olarak çok iyi biliyorum, araştırmalarınız için tşklr çok güzel bir makale olmuş..

    YanıtlaSil