Bu Blogda Ara

29 Şubat 2024 Perşembe

İsmail Engin : Almanya’da Alevi Uyanışı : 70’li ve 80’li Yıllara Kısa Değinmeler

[İsmail Engin] 1970'lerin ortası:

"Ben yaptım" diyenlerin henüz çoğu Al[a]manya'da değildi veya doğmamış ya da çocuktu... Alamanya'da olanların kimisi Cami derneği kurmaya çalışıyor, kimisi de Sol örgütler içerisindeydi..

Oysa bazıları vardı ki, gurbette Aleviliğini hatırlamıştı, aslında hiç unutmamıştı.. Aşureler dağıtıyordu. Cemler tutuluyordu. Nasıl örgütlenmesi gerektiğini tartışıyordu. Ve aslında Alevi uyanışı Alamanya'da çoktan başlamıştı...

Henüz sinemalar revaçta değildi.. Günlerce – iş saatleri dışında – biraraya gelinerek tiyatro gruplarında kolektif çalışma yürütülüyordu. Nitekim bu çalışmalar, Canların birbirlerini tanımalarına vesile oluyordu.. Neticede, "Alamanya"da ona ait kolektif - sosyal bir bellek oluşturuluyordu..

Diğer taraftan âşıklar geliyor; öbür yandan "toplumsal gerçekçi" ozanlık geleneği de kendini yabanelde yeniden inşa ediyor, yaygınlaşıyordu. Dev stadyumlarda – örneği  Stuttgart'ta – binlerce kişiye konserler veriliyordu. Kimilerinde âşıklar konser sonrasında "ihbar" ediliyor; Türkiye'ye dönemiyordu.. Fırsattan istifade Alamanya'da plak ve kaset çıkaranlar; yarı aç yarı tok iş bulmaya çalışanlar, kaçak yaşayanlar da vardı. Müzik sektörü bu durumdan sebepleniyordu..

25 Nisan 1987'de saat 19'da Berlin'de sahnelenen Çetin İpekkaya'nın yazıp yönettiği "Pir Sultan" adlı oyundan tam 12 yıl 3 ay 10 gün önce, senaryosunu Erol Toy'un yazdığı 1970'de yayınlanan "Pir Sultan Abdal" adlı piyes, Nihat Bozkurt tarafından sahneye konularak Berlin Teknik Üniversitesi'nde Canlarla buluşmuştu...

Piyes o kadar başarıyla sahnelenmişti ki, Alamanya turnesine çıkıldı... Hamburg'ta dahi Canlar piyesi izlemek için Hamburg Üniversitesi'nde Audimax'a akın etti...

1980'li yıllar:

Yavaş yavaş hemşehri dernekleri oluşmaya başlamıştı. Kahvehaneler de.. Bildiğiniz çayevleri.. Kahvenin yanı sıra çay kültürünün de organizasyona yadsınamaz katkısı vardı.

Genelde erkeklerin işten sonra gittiği Türk kahvehaneleri aynı yöreden gelen insanların buluştuğu yerler fonksiyonunu da görüyordu. Hatta işletmelere buna göre isimler veriliyordu.

Buralarda yabaneldekiler günlük hayatını ve alışkanlıklarını idame ettirmeye çabalıyordu.

Hemşehri dernekleri – birlikleri kuruldu ve onlar da çayevleri hizmetini görmeye başladı. İskambil kağıdından dominoya oyunların envai çeşidi vardı. Okeye dönenler çoğaldı.

Aile birleşimi ile Alamanya'ya gelen kadınlar, işlerinin dışında günlük ev ziyaretlerinde ve parklarda; hafta sonları da mesire yerlerinde kebabta biraraya gelirken, gelenekleri, düğün geleneklerini de taşıdı.

Nihayetinde çocuklar büyümüştü. Artık büyümüş çocuklar evlenirken Alamanya'da düğünler başladı. Ancak, hemşehricilik o kadar sosyal hayatı sarmaladı ki, binden fazla kişinin konuk olarak katılacağı düğünlerin yapılacağı yer problemi – sıkıntısı çekilmeye başlandı.

İşte tam bu sırada yeni bir sektör doğdu:

Düğün salonu sektörü..

Bakıldı işler yürüyor; memleket hasretinin giderildiği Türkiye’den ithal sanatçıların geldiği küçük konserler de artık en az bin kişinin sığabileceği düğün salonlarında yapılmaya başlanır oldu. Ve yavaş yavaş dernekler buralarda boy gösterdi...

Cemevlerinin 1990'larda aynı zamanda çayevi ve düğün hizmetlerini üstlenecek salonlarının olması komplekse böyle eklendi.

Bu sayede binaların ödemeleri yapılır hale geldi.

Buna, derneklerde başlayan aşevleri geleneği mutfak olarak ilave edilince, hafta sonları sabah kahvaltılarında Canların biraraya gelmesi kolektif belleğe hem okatkı sundu, hem de derneği finansal olarak güçlendirdi...

Öte yandan, hemşehricilik aynı zamanda feodaliteyi de hortlattı.. | @ismailenginhd [28-29.02.2024]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder