[İsmail Engin] 14 Ekim 2022 günü facebook duvarımda, "Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı"na giden sürecin kavramsal ayağı "geleneksel Alevilik"... başlıklı yazımı yayınlamıştım. Yazı aşağıdaki şekildeydi:
“Aleviliğin İslam içi anlayışı, kendini "kadim" olarak konumlandıran İslam dışı anlayışından ayırt etmek için ["köy Aleviliği" yerine] "geleneksel Alevilik" kavramına sıkı sıkıya sarıldı. - aslında "Alevi geleneği yahut gelenekleri" geçerli olanıdır -Bu kavramlaştırmanın [yani "geleneksel Alevilik"] Aleviliği inançtan çıkarıp "kültüre indirgediğini" ve yanı sıra modernite karşısında da kendini konumlandırdığını [ve aslında böylece günü de yakalayamadığını] yine defaatle bu duvarda kaydettim. - içten içe kızanlar da çok oldu -
Dahası Aleviliği ve Alevileri içeren "popüler kültür" örneklerini sayısız bir şekilde paylaştım: çatalından kaşığına, sigarasından çakmağına ve kibritine, anahtarlığından kolyesine ... tişörtünden kahve fincanına ... - kimse de nedir diye sormadı -
Hükümetin Alevi Açılımı'nın temel dayanağının bu kavram üzerine yani "kültür" kavramı üzerine oturtulacağı uzun zaman öncesinden belliydi. - ikazlarım anlaşılmak dahi istenmedi -
Bugün, kendini "geleneksel Alevi" olarak konumlandıranların "bir kısmı", ki onlar Aleviliğin İslam içi anlayışının savunucularıdır ve hatta temsilcileridir -, Hükümetin "Kültür ve Turizm Bakanlığı" bünyesinde oluşturacağı "Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı" kurumuna eklemlenmekte ve bu kuruma sahip çıkmaktadır.
Bununla birlikte, Aleviliğin İslam içi anlayışının önemli bir kesimi de dahil, değişik Alevi kesimlerince [bu kuruma ve ona eklemlenmeye] yapılan temel eleştiri, "kültür" kavramına yönelmekte ve sorulmaktadır:
"Biz kültür müyüz?" - evet, Alevi kültüründen söz edilebilir; ama inanca dayalı olarak; tıpkı "İslam kültürü", "Hıristiyanlık kültürü" ... vb. gibi -
Aşağıya Aleviliğin İslam içi anlayışında rastladığım ve yine Aleviliğin inanç kodlarını içeren ve son derece güçlü bulduğum bir itirazı "anonimleştirerek" ekliyorum...”
“Ben şahsen şah kulu dergahında olan söylemlere hicde hic katılmıyorum kültür bakanlığına bağlanmak istemiyoruz biz ehlibeyte bağlıyız”
Anonimleştirdiğim bu görüş, ilim adamı kisvesini kuşanmış kimileri tarafından istismar edilerek, nedense bana mâl edildi.
* * *
Bu vesileyle kısa değinmeler yapayım:
"Geleneksel Alevilik" [ve buradan hareketle "Geleneksel Alevi"] kavramı, moderniteye ve sonrasına kapalıdır. Öte yandan, "gelenek", bir inanç değildir. "Töre"ye giden yolun köşe taşlarını oluşturur. Ancak, inancın muhtevasını taşıyan veya ondan etkilenen, onu etkileyen "gelenek"[ler] vardır. "İnancın geleneği"den söz edilebilir.
Kanaatimce önce Aleviler, Aleviliği "gelenek"
olarak mı yoksa "inanç" olarak mı yürüteceğine karar vermelidir... [Bu
görüşlerimdeki temel dayanak için bkz. ve krş. Louis Marin: "La naissance,
la vie, la mort des traditions" (1946)]
Bir yandan gelenek – modernite çatışması yaşarken, diğer
yandan moderniteye uygun yeni gelenek oluşmaktadır: “Geleneksel Alevilik mi?” yoksa
“Alevi ve / veya Alevilik geleneği mi?” Bugünün yenisi, yarının geleneği değil
midir? 14. yüzyılda Pir Sultan veya Hatayi yoktu!
"Geleneksel Alevilik" kavramı, Aleviliği bir
bütün olarak açıklamaktan öte belli bir kesimine yöneliktir, statik ve
retoriktir. Aleviliği de geleneğe indirgeyici bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, İslâm
içi anlayışın en zayıf tarafıdır. Adı geçen yaklaşımın taraftarları,
Diğer taraftan, inançtan geleneğe indirgeyici yaklaşım, Aleviliği inanç
dışı bir alana çıkarmakta ve İslâm dışı anlayışa büyük bir hareket alanı
açmaktadır. Nitekim, "kadim" denilen şey buradan doğmaktadır.
“Aleviler içinde” – İslâm dışı anlayış,
"geleneği" sorgulayarak işe koyulmuş, köklerini aramaya başlamıştır. "Kadim" denilen ve bulunması hedeflenen "kültürel nüve"ye oradan ulaşmaya çalışmaktadır.
İslâm dışı anlayış, devingenlikten hareket etmektedir. Ancak,
özü kadimde yakalamaya çalışır, İslam içi anlayışı mitler bağlamında sorgularken, inancın aslında kompleks bir bütün
olabileceğini anlayamamakta yahut ıskalamakta, kendisi de mitlere sığınmaktadır.
Ocakların, dedesoyluluğun reddi, geleneksel olana tepki olarak kendini konumlandırmaktadır. Onun yerine koyacağı şey, kadim olarak nitelendirilmekle birlikte "yeni"dir – velâkin gerektiğinde feodal kökenlere de sarılabilmektedir –
O halde, özetle, - “Aleviler içinde” - İslâm dışı
anlayış, bizatihi İslâm içi anlayışın kendini betimlemesinden doğmaktadır.. ǀ
@ismailenginhd [21.01.2024]
* * *
Not: "gelenek" kavramı için önemli kaynak; William Graham Sumner [1840 – 1910] : Folkways: a study of the sociological importance of usages, manners, customs, mores, and morals. Boston 1906.
Louis Marin [1871 – 1960] : Nancy'de hukuk okudu. 1893'te Claude Bernard'ın kurduğu Etnografya Derneği'ne katıldı. 1900'de derneğin daimi üyesi, 1920'de başkanıydı. Paul Broca'nın 1876'da kurduğu École d'anthropologie'ye dahil oldu ve 1923'ten itibaren bu okulun müdürlüğünü yaptı. "Collège libre des sciences Sociales"in üyesiydi. 1895'ten 1935'e kadar "Société Ethngraphique de France"da etnografya dersleri verdi. "Institut international d'anthropologie" ve 1930'da "Société de statistique de Paris" Başkanıydı.
Çok önemli gördüğüm bir değerlendirme.. Ufuk açıcı, aydınlatıcı..
YanıtlaSilTeşekkür ederim değerli dost Dr. İsmail Engin Hoca'm 🙏🍀🧿