[İsmail Engin] Sonbahardı. Etraf sarı sarı yapraklarla dolmuştu. Hafif rüzgârlıydı. Yapraklar uçuşuyordu. Rüzgâr kesildiğinde sessizlik çöküyor, zaman sanki donuyordu. Akşam üzeriydi ve güneş de vuruyordu. Romantizm bu ya...
“Gidelim orasını mutlaka görmen lazım!” dedi.
Çok sevdiği yazar Fontane adına bir sokak varmış kenarında: Fontane sokağı...
Devamında Trabener sokağı.
“Arabayı Fontane sokağında park edelim, biraz yürürüz” diye fısıldadı kulağıma.
Trabener sokağına girmeden önce Winkler sokağı var. Oraya saptı. Hiçbir şey söylemeden.
“Gözlerini kapat ve öyle yürü, elinden ben tutacağım senin!” dedi.
Etraf sessizdi. Tek tük insanlar vardı. Gözlerimi kapadım. Yürümeye başladım. Elele tutuştuk. Beni götürdü. Söz vermiştim. Gözlerimi hiç açmadım. Rüzgâr arada yüzüme vuruyordu. Her taraf sararmış yapraklarla doluydu. Adım atarken yaprak sesleri hışırdıyordu. Öylece gittim... Nereye götüreceğini – gittiğimi bilmeden.
Hafif yokuştu... Ve susamıştım.
* * *
Sordu: “Birşey duydun mu?”
“Hayır!”
“Gördün mü?”
“Hayır!”
Gözlerimi açmamı istedi. Parmağıyla işaret etti bir yeri..
“Nie Wieder” yazıyordu, işaret ettiği yerde.
Düşündüm; “bir daha asla!” diyordu. Birşey söylemek istiyordu ama ne? Acaba onu kırmış mıydım, istemeden de olsa?
Gözleriyle yere bakmamı ifade etti. Mazgal gibi demirler koymuşlardı. Tren istasyonuydu da bir garipti..
Auschwitz-Birkenau, Theresienstadt.. yazıyordu ve tarihler... İtinalı bir şekilde tarihler, çeşitli tarihler.. Bir anıtta olduğumu anladım.
Burası Berlin Grunewald tren istasyonu, 17. Peron’du..
Anlatmaya başladı:
“İnsanlar toplandılar, daha doğrusu insanları topladılar. Binlerceydi. Onlar, tek valiz ellerinde bu yolu toplu yürüdüler. Çoluk – çocuk, yaşlı – genç, hasta – sağlıklı.. Geçtikleri sokaklarda yaşayanlar, onları o hâlde gördüler. Adımlarının seslerini, çocukların ağlamasını, hastaların iniltisini, insanların konuşmalarını duydular. Ama onları; endişelerini, korkularını ve hiçbir şeyi, hayatın doğal akışıymışçasına “görmediler, duymadılar, bilmiyorlardı”; böyle söylediler..”
* * *
Berlin’de 1941 sonbaharı ile 1942 baharı arasında, yaklaşık 10.000 Alman Yahudisi Grunewald tren istasyonu 17. Peron’dan çalışma ve toplama kamplarına ölüme götürüldü.. Riga ve Varşova’nın yanı sıra Auschwitz-Birkenau ve Theresienstadt kamplarına...
Binlerce insanın yürüyüşünün nereye olduğunu, nereye götürüldüklerini, onların toplu geçtiği sokaktakiler bilmiyor muydu? Görmemişler miydi ve duymamışlar mıydı?..
Ahh o sokaklar, sokak lambaları, kaldırımlar, kaldırım taşları dile gelseydi de söyleseydi.. Neler neler anlatacaklardı, kimbilir?.
“Nie Wieder!”
Artık hepimiz gerçeği biliyoruz!..
Esen rüzgâr o sesleri kulaklarımızda yankılandırıyor: “Nereye gidiyoruz?” | @ismailenginhd [23.01.2024]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder