Bu Blogda Ara

Antalya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Antalya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2013 Pazar

Tahtacı Fatma (~ 1989), (~ 1990), (~ 1999), (~ 2003)


Tahtacı Fatma -
Sağdan sola: Tahtacı Fatma,
annesi Sevim Şimşek ve kızkardeşi;
Hızırkahya (Çalka), Kumluca - Antalya (~ 1989)
/ İsmail Engin koleksiyonu

Tahtacı Fatma (~ 1990) -
Soldan sağa:
Arkada kız kardeşi;
orta sıra
- Tahtacı Fatma, Bahar, annesi Sevim,
erkek kardeşi Hurşit;
ön sıra oturanlar
- babaannesi Fatma, babası Ali...
Hızırkahya (Çalka), Kumluca - Antalya (~ 1990)
/ İsmail Engin koleksiyonu

Tahtacı Fatma ve oğlu...
Hızırkahya (Çalka), Kumluca - Antalya (~ 1999)
/ İsmail Engin koleksiyonu

Tahtacı Fatma, oğlu ve kızı...
Hızırkahya (Çalka), Kumluca - Antalya (~ 2003)
/ İsmail Engin koleksiyonu
"35 yaşındayım. İsmim Ahmet Kara. Sakalım ak ama... Kafamda tüy kalmadı. Ağzımın ön tarafında 5 diş var, azı tarafım tamamen ölü... Bizler sahipsiziz. Bizim sorunlarımız aslında çok, sorunlarımıza çare bulacak adamımız yok! Biz, ... ne ölüyüz, ne sağ; arada... Türkiye'de şu kadar nüfus varmış, kalabalıkmışız densin diye, biz de yaşıyoruz... Çok aydın fikirliyiz; amma, fakir misin beş tane kitap yutsan cahiliz... Var mı pulun, cümle alem bilir; yok mu pulun, cehennemdir yolun..." ("Tahtacı Fatma" belgeselinden, 1979)

22 Eylül 2013 Pazar

Zülfikar - Görünür zülfikārı elde Ali / Döğüşür Kaf dağında devlerle

Zülfikar -
Görünür zülfikārı elde Ali / Döğüşür Kaf dağında devlerle
(Orhan S. Orhon)
© Foto: İsmail Engin, Abdal Musa Törenleri,
Tekke Köyü, Elmalı - Antalya, 1998

9 Eylül 2013 Pazartesi

Akçaeniş Tahtacılarında Ölü Gömme Geleneği

[İsmail Engin] İnsan, belirli bir "kültür çevresi"nde dünyaya gelir, gelişir ve ölür. Bireyin kimliği, bu "kültür çevresi"nde oluşur. "Kültür çevresi", bu anlamda bireye kimlik kazandıran bir işlevi üstlenmiştir. Daha doğmadan, doğacak çocuğun adı çerçevesinde yapılan tartışmalar ve ad belirleme, onun kültürel kimliğinin şekillenmeye başlamasının birer göstergeleridir. Cinsiyet rollerinin nasıl olmasının gerektiği ve buna bağlı olarak hangi renkte elbiselerin giydirileceğinin tasarlanması, hep kültürel kimlikle ilgili işlemleri içermektedir. Bu anlamda birey, özgür değildir.

Bireyin belirli bir "kültür çevresi"nde, ait olduğu kültüre özgü davranış kalıplarını kazanması, bütün yaşamı boyunca süregelen bir süreçtir. Bu anlamda ünlü Fransız etnoloğu Arnold van Gennep (1909)'in "rites de Passage" olarak belirli dönemlere ayırıp sistemleştirdiği söz konusu süreç, bireyin yaşamındaki üç önemli dönemi kapsamaktadır: Doğum, evlenme ve ölüm. Her dönem, bir bölük âdet, tören ve dinî ile büyüsel işlemlerden oluşmaktadır [1]. Nasıl ki bireyin adını belirleme özgürlüğü, ait olduğu "kültür çevresi" içerisinde yoksa -kimi ender durumlarda birey yine kültürel olarak reşit kabul edildiği yaşta ya da bu yaştan sonra adını kültürce kabul edilen normlar çerçevesinde değiştirebilmektedir- geleneksel toplumlarda öldükten sonra bireyin nasıl gömüleceğine ilişkin özgür bir seçim hakkı da bulunmamaktadır. Kaldı ki, bireyin herhangi bir konuda yapabileceği seçim ile ilgili hakkı, yine "kültür çevresi" tarafından belirlenmektedir.

Yaşamın üç önemli döneminde bireyin kültürel seçiciliği ya da seçimi, genelde evlenmeyle ilgili dönem için söz konusu olabilmektedir. Ancak, bu dönemde bile seçim, bireyin kazandığı kültürel kalıplar yoluyladır. O halde, bireyin en fazla özgür olarak kendini hissedebileceği dönem, evlenme dönemi olmasına karşın, yine de kültür başat unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşamda bireyin kültürel seçiciliğinin hiç olmadığı bir dönem, doğum ile ilgili dönemdir. Burada, tamamen "kültür çevresi" işin içindedir. Özellikle geleneksel toplumlarda, bu döneme üçüncü geçiş dönemi olan ölüm ile ilgili dönem de eklenmektedir. Burada ele alınacak konu ölümle ilgili dönemden yalnızca ölü gömme geleneğinin ortaya konulmasıdır. "Kültür çevresi" olarak ise, genel anlamda Alevi bir topluluk olan "Tahtacılar"a özgü "kültür çevresi" seçilmiştir. Ancak, "Tahtacı kültür çevresi" oldukça geniş bir coğrafi alanı kapsadığından [2], söz konusu çevre daraltılarak Antalya Elmalı'nın Akçay Bucağına bağlı bir Tahtacı köyü olan Akçaeniş, ölü gömme geleneği açısından ele alınmıştır [3].

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Serik Tahtacıları Makta'da - Dokuzgöl, Elmalı - Antalya (1972)

"Serik Tahtacıları Makta'da"
- Dokuzgöl, Elmalı - Antalya (1972) /
 Havva & İsmail Engin koleksiyonu

Bir Tahtacı Ozanı: Dertli Şimşek [Hasan Şimşek], Akçaeniş, Elmalı - Antalya (eylül 1953)

Bir Tahtacı Ozanı: Dertli Şimşek
[Hasan Şimşek],
Akçaeniş, Elmalı - Antalya (eylül 1953)
/ İsmail Engin koleksiyonu

Sağdaki: Hasan Şimşek,
soldaki Rıza Sivri;
Akçaeniş, Elmalı - Antalya
(eylül 1953)
/ İsmail Engin koleksiyonu
Özgeçmişim

Bin dokuzyüz otuz dörtte doğdum ben /
Yılım varda ayım günüm yok benim /
İki çocuk üçüncüsü oldum ben /
Yılım varda ayım günüm yok benim //

Babam Mehmet anam Fatma adları /
Aç kalmışlar pişirmişler otları /
Hastalıktan ölmüş bir çok fertleri /
Yılım varda ayım günüm yok benim //

Antalya ilinin Manavgat Dağı /
Kurbanlar kesilmiş yapmışlar payı /
Toplanıp yemişler emmiyle dayı /
Yılım varda ayım günüm yok benim //

Babam çok yıpranmış yokluk içinde /
Zorluk çekmiş yaşamında geçimde /
Yazın yayla kışın sahil göçünde /
Yılım varda ayım günüm yok benim //

Ben çocukken yerleşmişler toprağa /
Sıra gelmiş çadırları satmaya /
İkodalı dam yapmışlar yatmaya /
Yılım varda ayım günüm yok benim //

Dertli Şimşek konduk, göçtük yerleştik /
Kederlerde sevinçlerde birleştik /
Sazlar çaldık dertli dertli söyleştik /
Yılım varda ayım günüm yok benim //

Berlin, 28.12.1994 [1]