Bu Blogda Ara

22 Şubat 2017 Çarşamba

Yaşam Memnuniyeti Araştırması'na göre Türkiye halkı giderek daha mutluymuş...

[İsmail Engin - @kanalkulturTürkiye'de Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından gerçekleştirilen ve yıllık periyodlar halinde yürütülen "Yaşam Memnuniyeti Araştırması"nın 2016 yılına ait sonuçları açıklandı. TUİK'in verilere göre, Türkiye halkı giderek daha mutlu bir hayat sürüyor. Bireyler "mutlu", kadınlar daha "mutlu", gençler daha da "mutlu", en fazla evliler "mutlu", okulu bitirmeyen bireyler ise çok daha "mutlu"ymuş. Kadınlar ve erkekler, kısacası bireyler, geleceklerinden "umutlu"ymuş.

Bireyler "mutlu"

Türkiye'de mutlu olduğunu beyan eden bireylerin oranı 2014 yılında % 56,3, 2015 yılında % 56,6 iken; 2016 yılında % 61,3 olmuş. Mutsuz olduğunu beyan eden bireylerin oranı ise 2014'te %  %11,7’den 2015'te % 11,4’e ve 2016'da % 10,4’e düşmüş.

Kadınlar daha "mutlu"

Kadınlarda mutluluk oranı, 2014 yılında % 60,4 iken 2015 yılında % 60,2’ye düşmüş; 2016'da % 64,5’e yükselmiş. Erkeklerde bu oran 2014'e % 52 iken 2015'te % 52,9’a; 2016'da % 58,1’e yükselmiş.

Gençler daha da "mutlu"

Yaş gruplarına göre mutluluk düzeyine bakıldığında, en yüksek mutluluk oranı 2015'te % 63,8 ile 18-24 yaş grubunda, en düşük mutluluk oranı ise % 51,7 ile 45-54 yaş grubunda gerçekleşmiş. 2016'da ise, % 65,1 ile 18-24 yaş grubunda, en düşük mutluluk oranı ise % 58,2 ile 35-44 yaş grubunu içeriyormuş.

14 Şubat 2017 Salı

Haydar

"Ah zorba, zalim, acınası, korkunç yazgı ah!" (s.106) "Görmüş geçirmişlere, yas nedir bilenlere ağlayın diyorsun. Biz hiç durmadan yas tuttuk yıllar yılı (...) Yeni bir gerekçemiz daha var şimdi ağlayıp sızlamaya. Haydi gidin ağlayın! (...)" (s. 50) "Nice ölüm töreninde hepimiz yola yola saç çözdük, kızgın küllere yüz sürdük, toza toprağa belendik. Urbalar indi omuzdan bele, boyun bağır açık, üstbaş perişan. (...) Gel Acı, şimdi, göster şimdi kendi gücünü! (...) Deniz, gök, bir baştan bir başa duyun bizi!" (s. 51)[*]

[İsmail Engin - @kanalkultur1960 Darbesi'nin ardından gerçekleştirilen 147'likler "tasfiye"sinde, İstanbul Üniversitesi'nin Rektörü Sıddık Sami Onar, tasfiye ile "Üniversite Çökmüştür" şeklinde açıklamada bulunmuştu... Fehmi Koru da “Üniversitelerimizin tarihi aynı zamanda tasfiyeler tarihidir” diyor...

* * *

Troya'nın son kurbanı Haydar göç etmiş dediler; Aleviler duymadı bile...

Türkiye, çorak topraklarında yetişen gerçek bir aydınını Seneca'sını kaybetmiş meğerse, Haydar Dönmez'i. "Hakk'a yürümüş", sesi onun için çıkmaz olmuş; Seneca'dan Latinceden çevirdiği Troyalı Kadınlar (Troades)'in korosu şimdi onun için de söylüyor: "Ölümden ötesi hiçlik"... (s. 67) Aleviydi; Alevilerin ondan haberi bile olmadı...

1980'lerin ortasında tanıdığım bir dostu. Latin Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'nda asistandı. Latincenin yanı sıra İngilizce ve İtalyancayı da bilirdi. Matematik, geometri, tarih, müzik ilgi alanları içerisindeydi. Devlet Tiyatroları'nın cuma günkü oyunlarını; Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın pazar konserlerini kaçırmazdık.

Akıcı ve duru bir Türkçesi vardı. Yazdığımız metinleri beğenmez, yeniden üzerinde çalışır, tekrar tekrar kontrol ederdi. Titiz çalışırdı, anlayacağınız, titiz...

Tüm eski kitapçıları hergün istisnasız gezer, neler var ya da geldi diye bakardık, beraber.

Hukuku değerler manzumesinin ötesinde bir kurum olarak addederdi ve güvenirdi. Hukukun dışına çıkılmasını düşünemez, kabul dahi edemezdi. Başına gelenler bu nedenle geldi: Necdet Serin'in Rektörlüğü ve Muzır Kurul Başkanı ve DTCF Dekanı Rüçhan Arık döneminde, fakülte yönetim kurulunun da onayıyla, hukuka davet ettiği için üniversitesinden atılıverdi.

3 Şubat 2017 Cuma

Akçaeniş Tahtacılarında Günlük Yaşamdaki Dini Davranış Kalıpları ya da Uygulamalar

[İsmail Engin - @kanalkulturAkçaeniş Tahtacılarında günlük yaşamla ilgili belirleyebildiğimiz dini davranış kalıplarını, aşağıda yer alan sekiz genel başlık altında toplayabiliriz:

1) Suyla İlgili: Su içilmesi belirli kurallara bağlanmıştır. Buna göre, su, kutsal kabul ediliyor ve sol elle ayakta içilmiyor. Suyun, sağ elle oturarak içilmesi, genel kuraldır. Aynı zamanda, su içmeden önce, kişinin "Yezit'e lanet, Hüseyin'e rahmet" demesi gerekiyor. "Hz. Hüseyin" taraftarlarının Kerbelâ'da susuzluktan "kırılırken", "Yezitlerin sol elleriyle ve ayakta" su içtiğine inanılıyor.

2) "Eşik"le İlgili: "Eşik", kutsallık taşımaktadır ve evi kötü ruhlardan korumaktadır. Bu nedenle, eşiğe basmamak gerekiyor. Eşiğe basan kişi, o haneye kötülük etmiş sayılıyor. Eşiğin üzerinden geçen kişi, kötülüklerden arınarak eve girmiş kabul ediliyor. Türbe ve yatır ziyaretlerinde eşik, kutsallığını daha da artmış bir şekilde koruyor. Bu durumda eşik, yere diz çökerek üç kez öpülüyor ya da ona niyaz ediliyor. Eşik, ilk öpülen yerin sağı ve solu sırasıyla üç kez öpülürken ya da ona niyaz edilirken, "ya Allah, ya Muhammed, ya Ali" deniliyor. Burada Allah eşikte ilk öpülen yerdir; Muhammed ilk öpülen yerin sağ tarafı, Ali ise sol tarafıdır. Ali sol tarafta olarak kalbe daha yakındır. Türbe ve yatır ziyaretlerinden çıkarken de eşik yine üç kez öpülüyor ya da eşiğe niyaz ediliyor.

3) El Öpmeyle İlgili: El öpme, son derece önemli bir davranış kalıbıdır. Dedenin sağ eli, kaç yaşında olursa olsun, kendisinden küçük ve büyük herkes tarafından öpülmektedir. Öte yandan büyüklerin eli öpülürken, sadece elin dudakla öpülmesine dikkat ediliyor. Eli öptükten sonra alna götürmek söz konusu değildir. Bu davranış kalıbı, bir "Alevi el öpme biçimi" olarak değerlendirilmektedir. Akçaeniş Tahtacıları için, karşılaşılan kişinin Sünni olup olmadığı, el öpme tarzıyla da ölçülebilmektedir. Akçaeniş Tahtacılarına göre, Sünni bir kişi, eli dudakla öpmeden onu önce çenesine koymakta ve sonra alna götürmektedir. Keza, Akçaeniş'te elin öpülürken alna götürülmesi, ikiyüzlülük olarak kabul ediliyor.