İsmail Engin : İsmail Çoban - Lirik Realizmin Önemli Temsilcisi, 8'11'' [23.06.2024] | @ismailenginhd
[İsmail Engin] İsmail Çoban, 1945’te ailesinin 12. çocuğu olarak Çorum’da doğdu. 1956 – 1959 yıları arasında İstanbul’da terzi çırağıydı. 1965’te Atatürk İlköğretmen Okulu’ndaki eğitimin akabinde öğretmen oldu. 1968 yılına kadar İstanbul Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’na devam etti. Bu arada Doğu Anadolu’da foto muhabirliği yaptı. 1968’te Federal Almanya’ya “göç” etti. 1971’de Werkkunstschule Wuppertal’i bitirdi. Serbest sanatçı; ressam, grafiker ve heykeltraş olarak çalışıyor.
1978- 1986 arasında Federal Almanya Sanatçılar Derneği Genel Sekreterliği görevinde bulundu. 1987’de, 1985-87 yıllarında Polonya’nın Krakau Kenti’nin restore çalışmalarına olan katkılarından dolayı “Dr. h.c.” ile ödüllendirildi. Seul ve Busan Üniversiteleri Güzel Sanatlar Fakülteleri’nde, klasik heykel ve temel eğitim dallarında dersler verdi. 2005’te “İsmail Çoban Genç Sanatçılara Destek Vakfı”nı kurdu.
Bugüne kadar 171 kişisel ve 500’ün üzerinde karma sergisiyle, Almanya, ABD, Arjantin, Avusturya, Azerbaycan, Demokratik Alman Cumhuriyeti, İspanya, Belçika, İsviçre, Polonya, Hollanda, İtalya, İngiltere, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Norveç, Fransa, Kanada, Güney Afrika, Güney Kore, Suriye, Türkiye, Mısır, Brezilya, Şili, Nikaragua, Küba, Japonya, Çekoslovakya, Sırbistan, Çek Cumhuriyeti’nde sergilere katıldı. Önemli bienallerde jüri üyesi olarak yer aldı... Eserleri, pek çok devlet müzesinde ve sayısız özel koleksiyonda bulunuyor.
* * *
1961, “konuk yabancı işçiler”in Türkiye’den Almanya’ya göç etmeye başladığı yıl. Aradan biraz süre geçtiğinde “mecburi” bir göç başlar Batı’ya. Ve İsmail Çoban da 1968’de Almanya’ya göçer “mecburen”. Daha önce, Hasanoğlan’da, Siirt Kurtalan’da öğretmendir. 1968’e kadar, İstanbul Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’na devam eder. Doğu Anadolu’da foto muhabirliği yapar. 1971’de Werkkunstschule Wuppertal’i devlet sınavıyla bitirir.
Sanat alanında “lirik realizm”in önemli temsilcilerinden kabul edilen İsmail Çoban, hayatının bu dönemini şöyle anlatıyor:
“Sanat öğrenimine Köy Enstitüsü’nü takip eden Atatürk İlköğretmen Okulu’nda başladım. Güzel Sanatlar Yüksek Okulu yıllarımda usta eller yoğurdu geleceğimi. Temel eğitimde öğrenilecek ne varsa Mustafa Aslier, Karl-Heinz Schlammiger, Boris Niemann, Sait Yada gibi hocalardan aldım. Ülkemi mecburi terketmem nedeniyle diplomasızdım. Öğretimimi kanıtlayacak bir belgem yoktu. Ancak, diplomamı Almanya’da alabilmeyi başardım.”
İsmail Çoban, minyatür çalışmalarındaki gibi “santral perspektif” uygulamıyor, yapıtlarında. Düzeysel çalışmalar, Batı klasik çalışma tekniği ile Doğu’nun yüzeysel çalışmalarının biraraya getirilmesindeki ışık gölge çalışma tarzını oluşturuyor ki, bu da onu özgün kılıyor, alanında.
Dr. Peter Spielmann, “Yaşamın Döngüleri” adlı yazısında usta sanatçıyı irdelerken,
“Hocası Karl Heinz Schlaminger’in etki ve teşvikiyle kendine özgü stilini oluşturmaya başladı. Dağarcığında getirdiği yerel temalara, törelere kattığı evrensel boyutla, Almanya’da yaygın ve haklı bir üne kavuştu. Eserleri ile kökenine sımsıkı sarılarak, yerelliğin çemberini yıkıp, evrenseliğin sanatta oluşturduğu olağanüstü sentezin hangi ufuklara taşıdığını kanıtlıyor.”
diyor.
İsmail Çoban, çalışmalarını anlatırken, hayatının belli başlı dönüm noktalarından şu şekilde örnekler veriyor:
“İlk sergim 1973’te karma bir sergiydi, ama bana büyük özgüven verdi. Beş kişi idik ve arkadaşlarım Almanya’nın tanınmış sanatçılarıydı. İçlerinde tecrübesiz olan bendim. O sergide sadece benden 8 resim satıldı. Aynı gün akşam arkadaşlarım, resim anlayışımı anlatan 'Realist' sözüne 'Lirik' eklediler ve beraber bir gurup kurmamızı önerdiler. Gurubumuzun adı 'LirikRealistler' (Lyrische Realismus), grubun öncüsü de ben olmuştum. Ötekiler uluslararası tecrübesi olan Prof. Timm Ulrichs, Gerd Hanebeck, Otmar Alt’tı. İlk kişisel sergimi açtığımda, 3 gün sonra serginin anlatıcı yanı ağır bastığı için duvara astığım, Nazım Hikmet’in, ‘Bulutlar Adam Öldürmesin’ şiirini kaldırmam şart koşuldu. Ben ise serginin kaldırılmasına karar verdim.”
Sanatçı bununla birlikte şunları da söylüyor:
“O kadar şanslıyım ki dünya kültürünün beşiği olan bir ülkede yaşıyorum ve sanata, sanatçıya değer verilen bir ülkede. Ona rağmen 500 bin sanat emekçisinin çektiği zorlukların olduğu bir ülkede.”
İsmail Çoban, 1997 yılından beri heykelleri ile de sanatseverlerle buluşuyor. Dr. Peter Spielmann, bunu,
“Çoban, bir sazın bütün tellerinde dolaştırıyor parmaklarını. Monumental heykelleri ile zamanımızın yetiştirdiği, alçak gönülü, usta bir sanatçının olgunluğuyla yaşıyor.. Eserleri sadece seyredilmiyor, varlığını insanın bütün dünyasını kavrayacak bir güçle duyumsatıyor.”
şeklinde değerlendiriyor.
Sanatçının resimleri, Türkiye’de ilk kez 1992’de sergilendi. Bu serginin ardından yalnız kendi ülkesinde yaşadığı zorlu gümrük problemleri yüzünden bir daha eserlerini Türkiye’de sergilemedi...
“Türk-Alman İş Anlaşmalarının 50. Yıl Kutlamaları” kapsamında “Bir Dostluk Projesi” olarak “Kybele”yi yeniden üretti ve ödül İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na da verildi..
Çoban,
“Dostluk ödülünü simgeleyen bu heykelin temelini, bundan 50 yıl önce, Almanya'ya gelen 'Toprakana'lar attı. Kybele / Toprakana'nın dostluğun, uzlaşmanın en güzel örneği olması dileklerimle.”
diyordu, bundan çok değil birkaç yıl önce.
Prof. İsmail Çoban, 2,45 m. büyüklüğündeki Kybele’yi Almanya'ya göçün 50. yılı kutlamaları için, iki adet büyük boy çalışmasının bronz dökümü yapılması düşünülüp bir adeti, Münih Garı ve öteki de Sirkeci Garı'na dikilmek üzere planlamıştı.
Prof. İsmail Çoban kim miydi?
Almanya'da Alevilerin gerçekleştirdiği mega etkinliklerinin afişlerini de çizen içimizden bir sanatçı... | @ismailenginhd
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder