Ballıkpınar [Köyü] - Gölbaşı, Ankara (1968) / Havva & İsmail Engin koleksiyonu |
[© KanalKultur] - Kökenleri Kırım'a uzanan; Romanya'nın Dobruca [(Rumence: Dobrogea; Bulgarca: Dobrudja, Добруджа] yöresinden sökün edip Türkiye'ye İç Anadolu'ya, Ankara yöresine ulaşan Müslüman Tatarların oluşturduğu bir yerleşim birimi Ballıkpınar.
Kuzey Dobruca, 93 Harbi'nin akabinde; 1878'de imzalanan Berlin antlaşmasından sonra oluşan Romanya idaresine bağlandı. Burada azınlıkta kalan ve Türk unsurları olarak görülen / nitelenen Müslüman Tatarlar siyasi haklarından yoksun kaldı; Rumenceyi öğrenmede büyük sıkıntılar yaşadı.
Kuzey Dobruca'daki Müslüman Tatarların bir kısmı, gemilerle Köstence [Rumence: Constanța], Varna [Bulgarca: Варна], Balçık [Bulgarca: Балчик] ve Kavarna'ya [Bulgarca: Каварна]; bir kısmı İstanbul, Sinop, Sansun, Zonguldak iskelelerine ulaştı.... Zaten sürekli göçler, Dobruca'nın yazgısı.
Ruslarla Osmanlılar arasındaki savaşlarda Dobruca'nın çoklukla el değiştirmesi; 15. yüzyıldan beri ahalisinin büyük çoğunluğunu oluşturan Müslüman Tatarların yağma, kundaklama ve baskınlar neticesinde sık sık Osmanlı ordusuyla birlikte güneye çekilmelerine yol açmış. Onların bir kısmı barış dönemlerinde tekrar Dobruca'nın kuzeyine dönmüş; dönmeyenler ise Rumeli'de ve orada kalmayanlar Anadolu içlerinde yerleşmiş. Tabii ki bunlar; tifo, tifüs, dizenteri ve uyuz gibi hastalıklardan da sağ kalanlarmış...
Dobruca'da henüz yok olmamış harabeler veya daha kırıl(a)mamış mezar taşları, tarihin ve göçlerin; ora(lar)da kimlerin yaşadıklarının ve göçlerin yol güzargahlarının tanıkları; savaşlardan, mübadelelerden, yangınlardan, yıkımlardan nasibini almış "göçmenlerin" abideleri olarak duruyor...
O dönemdeki Osmanlı Devleti'nin hükümranlığını sürdürdüğü yerlere göç etmiş akrabalarıyla olan sıkı bağlar vb. sonradan "Ballıkpınar" adını alacak yerleşim biriminin sosyo-kültürel olarak yapılanmasını sağlamış...
Ballıkpınar; "Keriş", "Çongar" ve "Tat" gibi kendilerini Kırım'dan çıktıkları yerlere göre isimlendiren Müslüman Tatarlar tarafından Koparan köyünün bal arılarının bulunduğu düzlük bir arazide Vahap Yusuf Ağa, Hacı Murat Ağa, Abdurrahman Ağa ve onun kardeşi Ablay tarafından 1905'te kurulmuş. Ve ardından Dobruca'dan akrabalar buraya ulaşıp köy halkını oluşturmuş.
Ballıkpınar [Köyü] - Gölbaşı, Ankara (1968) / Havva & İsmail Engin koleksiyonu |
Kırım'ın "Kerç", "Kefe" gibi yörelerinden gelenlere "Keriş"; "Or" ve "Gözleve" gibi yörelerinden gelenlere "Çongar"; "Bahçesaray" yöresinden gelenlere "Tat" denirmiş.
Nitekim, köyün nüfusu "Keriş"lerden, "Çongar"lardan ve "Tat"lardan ibaretmiş. 2 hane de "Bulgaristan"dan gelen Bulgaristan göçmeniymiş; ama onlar da Tatar nüfus içinde erimiş...
Ballıkpınar, 1950'ye kadar göç almış. 1950'den sonra ise Ballıkpınar ahalisi göçmeye başlamış. Gençler okuma, iş bulma ve meslek erbabı olmak için büyük kente, yoğunlukla da Ankara'ya gitmiş / yollanmış. Türkiye ile Almanya arasında 31 ekim 1961'de imzalanan "Türk İşgücü Anlaşması"nın ardından Almanya'ya giden ilk işçi kafileleri arasında yer alan 2 Ballıkpınarlı da yeni oluşmaya başlayan "gurbetçi" imajına iş-gücüyle katkıda bulunanlar arasındaymış...
Ekilen toprak zamanla miras aracılığıyla bölününce, köyden göçler artmış; Dobruca'dan beri "Patrilocal", "Patriarchate" ve "Partrilineal" kalan büyük ya da geniş aileler de zamana ve yeni koşullara ayak uydurmuş; parçalanmış... Aileler ve aile içi ilişkiler parçalanmadan, değişim ve dönüşüm geçirmeden önce, yani 1950'lerden önce, "ağabey" anlamına gelen "Akam" terimiyle tanımlanan baba; ailede mutlak otoriteye sahipmiş. Ve hatta karısıyla aynı sofraya dahi oturmazmış.
Günümüzde 23.07.2004 tarih ve 25531 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun geçici 2'nci maddesi gereğince Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırlarını belirleyen 50 km. yarıçap içinde kaldığından, Ballıkpınar'ın köy tüzel kişiliği sona ermiş. Ve o tarihten itibaren Ballıkpınar, Ankara'nın Gölbaşı ilçesine mahalle olarak eklenmiş...
Ballıkpınar'da "Baba"ya "Babay"; "Anne"ye "Nenem"; "Büyükbaba"ya "Kartabay"; "Büyükanne"ye "Kartiy"; "Abla"ya "Daday"; "Kardeş"e "Kaday"; "Ağabey"e "Akam"; "Erkek Kardeşin Karısı"na "Cenge"; "Kocanın Kız Kardeşi"ne "Totay"; "Kocanın Erkek Kardeşi"ne "Şelebı"; "Babanın Erkek Kardeşi"ne "Emce" denirmiş. "Gelinin Annesi ile Damadın Annesi" birbirlerine "Kudagıy"; "Gelinin Babası ile Damadın Babası" da birbirine "Kuda" dermiş.
'Cemiyet" ya da "Cayın" denilen yemekli toplantılarda, lohusa ziyaretlerinde ve düğünlerde kadınlar arasında gruplaşmalar varmış.
Mayıs ayının ilk cuma gününde Ballıkpınar genç kızları ve genç erkekleri / delikanlıları arasında "Yavur Yüzü" de denilen "Hıdırellez" kutlanırmış. Bunun için Ballıkpınarlı genç kızlar ve delikanlılar köyün yakınlarındaki çayırlığa gider; orada eğlenir ve çayırların üzerinde "Avurluğum yavurga, cengıllıpım özüme" der, yuvarlanırlarmış... [© KanalKultur]
* Ayrıntılı bilgi için bkz. Necla Ablây: Ballıkpınar Köyünde Sosyal Hayat. Ankara Üniversitesi DTCF Etnoloji Kürsüsü Lisans Tezi, Danışman: Prof. Dr. Orhan Acıpayamlı, Ankara, t.y. [~ 1968?], 43 S.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder