Bu Blogda Ara

21 Kasım 2016 Pazartesi

Türkiye'deki Suriyeli 'İthal Gelinler' ve Alman 'İthal Damatlar'

[İsmail Engin - @kanalkulturTürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2 Mart 2016 günü yayınladığı 21515 sayılı "Haber Bülteni"nde 2015 yılı "Evlenme ve Boşanma İstatistikleri"ni konu ediniyor.

Söz konusu istatistiklerde "Yabancı Gelinler"e (ya da "İthal Gelinler"e) ve "Yabancı Damatlar"a (ya da "İthal Damatlar"a) da yer veriliyor.

Buna göre, "İthal Gelinler" / "Yabancı Gelinler" arasında ilk sırada "Suriyeli Gelinler" bulunuyor.

Verilerde "Yabancı Gelin" olarak adlandırılan "İthal Gelinler"in sayısının 2015 yılında 18 bin 814 olduğu belirtiliyor. Bu sayı, toplam gelinlerin % 3,1’ini oluşturuyor.

Uyruklarına göre, "Yabancı Gelinler"in ("İthal Gelinler") % 19'unu Suriyeli gelinler (3 bin 569 kişi) % 14,3'ünü Alman gelinler (2 bin 695 kişi) ve % 8,8'ini de Azerbaycanlı gelinler (bin 653 kişi) oluşturuyor.

Öte yandan 2015 yılındaki 3 bin 566 "Yabancı Damat" / "İthal Damat" arasında Alman damatlar ilk sırada yer alıyor. Bu sayı 2015 yılındaki toplam damatların % 0,6’sına denk geliyor.

Uyruklarına göre, "Yabancı Damatlar"ın ("İthal Damatlar") % 38,4'ünü Alman damatlar (bin 368 kişi), % 7,9'unu Avusturyalı damatlar (282 kişi) ve % 6,8'ini Suriyeli damatlar (241 kişi) oluşturuyor.

Buna göre, Türkiye toplumu, erkek tarafından Suriyelilerle, Almanlarla, Azerbaycanlılarla ("İthal Gelinler"le); kadın tarafından da Almanlarla, Avusturyalılarla, Suriyelilerle ("İthal Damatlar"la) evlenme yoluyla birinci derecede akrabalık bağları kuruyor...

Türkiye Toplumunun Tecavüzcüsünün ve Cinsel İstismarcısının Profili

[İsmail Engin - @kanalkulturGeçtiğimiz günlerde TBMM'ye bir grup Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili tarafından "16/11/2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi, mağdur ile failin evlenmesi halinde fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezanın ertelenmesine imkan veren düzenlemeye ilişkin (...)" yasa tasarısı önerisi verildi. Kamuoyunda "Cinsel İstismar Önergesi" olarak tanınan girişim, 15 yaşından küçük çocuklara yönelik "cinsel istismar suçu"nun faillerini "cezasız bırakacağı" ve mağdurla failin evlen(diril)mesine yasal zemin hazırlayacağı, "tecavüzü meşrulaştıracağı" düşünceleriyle toplumun değişik kesimlerinde tepki buldu.

Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) cinsel suçlar, kişilerin cinsel dokunulmazlığını ihlal eden fiiller ve kişisel değerlere yönelik tecavüzler olarak değerlendiriliyor. Kanunda cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar; cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı, reşit olmayanla cinsel ilişki ve cinsel taciz şeklinde düzenleniyor.

2010 yılında, İsmail Altan Tülü, Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Disiplinlerarası Adli Tıp Anabilim Dalı'nda Prof. Dr. Hatice Gülsen Erden danışmanlığında "Tecavüz Suçlularında ve Çocuk Cinsel İstismarcılarında Suç Analizi" başlıklı bir yüksek lisans tezi hazırladı.

Ankara L1 ve L2 Tipi, İstanbul Ümraniye T Tipi, Çankırı, Kırşehir, Konya, Nevşehir, Adıyaman, Malatya, Elazığ ve Mersin E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında bulunan 106 tecavüz suçlusu ve 157 çocuk cinsel istismarı suçlusu olmak üzere, toplam 263 yetişkin erkek hükümlünün ve hiç suç işlememiş 100 yetişkin erkek bireyin konu edinildiği araştırmada, cinsel suç nedeniyle hüküm almış yetişkin erkek bireylerin, demografik özellikleri, gelişimsel ve ailesel faktörleri, adli geçmişleri ve suç davranışları, sosyal ilişkileri ve suça ilişkin bilişsel çarpıtmaları ile psikopati arasındaki olası ilişkileri irdeleniyor.

Araştırmanın sonuca göre, çocukluğunda cinsel istismar mağduru olmuş olma durumu ile daha sonra çocuk cinsel istismarcısı olma arasında bir ilişki bulunuyor. (s.108) Keza, çocuk cinsel istismarcısının çocukluğunda yaşadığı cinsel istismar mağduriyet yaşı ile daha sonra bir istismarcı olarak mağdur ettiği çocukların yaşı arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki var. (s.110, 142) Araştırmada, çocukluğunda cinsel istismar mağduru olmuş olma durumu ile daha sonra çocuk cinsel istismarcısı olma arasında ve yanı sıra çocukluğunda cinsel istismar mağduru olduğu yaş ile daha sonra cinsel istismar ettiği çocukların yaşı arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuş. (s.147)

Araştırma bulgularına göre:

18 Kasım 2016 Cuma

Kanayan Yara: Çocuk Gelinler ya da Çocuk Evlilikleri

'15inde Gelin 16sında Anne 17sinde mutsuz ve umutsuz' [Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği]

[İsmail Engin - @kanalkulturBirleşmiş Milletler, 0 - 18 yaş arasında bulunan herkesi çocuk olarak kabul ediyor. Literatüre 'erken evlilik – early marriage' olarak geçen; on sekiz yaşının altında yapılan her evliliğe 'çocuk evliliği'; evlenen kıza da 'çocuk gelin' deniliyor. Türkiye’de genelde bu tür evlilikler, genellikle, dinî nikâha (imam nikâhı) dayanan evlilikler olarak ortaya çıkıyor.

Diren Çakmak, 'Türkiye'de Çocuk Gelinler' başlıklı makalesinde, Türkiye’de Medeni Kanun'un öngördüğü şekilde hakim kararıyla yapılmış olan erken evliliklerin oranının yüzde 15,5; çocuk gelin oranının yüzde 30 ilâ yüzde 35 arasında seyrettiğini ve en az en az yüzde 30,6 olduğunu belirtiyor.

Çocuk yaşta resmî nikâhla evlendirilen kızların oranı 2013 yılında yüzde 3

TUİK verilerine göre, çocuk yaşta resmî nikâhla evlendirilen kızların oranı 2013 yılında yüzde 3. Çocuk yaşta resmî nikâhla evlendirilen bu kızların (16-17 yaş grubu) 2013 yılında yüzde 69,9’u kendisinden 6 ve daha büyük yaşta bir erkek ile evlen(diril)miş. Çocuk gelinlerin yüzde 15,2’sinin ise eşi ile arasındaki yaş farkı, 11 ve daha yukarı yaş. Akdeniz, Kuzeydoğu Anadolu ve Ortadoğu Anadolu Bölgelerinde bu oran yaklaşık olarak yüzde 20. Yani 18 yaş altında evlenen her 5 kız çocuğundan birinin eşi ile arasındaki yaş farkı 11 yaştan fazla...

Türkiye'de çocuklara karşı işlenen cinsel istismar ve sömürü suçları son beş yılda yüzde 50 oranında arttı!

2014 yılından beri çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçları nedeniyle mahkemelerde verilen toplam mahkûmiyet kararı sayısının 13.968 olması karanlık bir tabloyu gözler önüne seriyor. Ayrıca mahkemelere ulaşmadan üstü kapatılan çocuk gelinler, damatlar, çocuk işçiler ve çocuk yoksulluğu vakaları da Türkiye’deki çocuk istismarının boyutunun düşünülenden çok daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.

9 Kasım 2016 Çarşamba