Bu Blogda Ara

2 Aralık 2014 Salı

İzzettin Doğan - Türkiye'de Alevi Bir Önder

Türkiye'de Alevi Bir Önder[1]

Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz
[Yunus Emre]

[© İsmail Engin] 1940 yılında Malatya Kırlangıç köyünde doğdu.[2] Babası Ağuiçen / Ağuçan Ocağı'ndan -ki Alevî inancına göre kökeni Muhammed'e ve Ali'ye giden 12 İmamlardan İmam Zeynel Abidin'e kadar ulaşan bir soy zincirini kapsar- Hüseyin Doğan dede, annesi Baba Mansur Ocağı'ndan Seyit Süleyman dedenin kızı Elif Ana'dır. Orta ve lise öğrenimini İstanbul'da Galatasaray Lisesi'nde yaptı. 1964 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde "Devletler Umumi Hukuku" asistanı oldu. Birleşmiş Milletler bursuyla bir müddet İsviçre Cenevre ile Fransa Nancy'de akademik çalışmalar yaptı. "Devletin Milletlerarası Andlaşmalardan Doğan Hak ve Borçlara Halefiyeti Sorunu" konulu teziyle (ki o bu çalışmasında, bir devlete ait belirli bir toprak parçası üzerinde yeni bir devlet doğduğunda oluşan sorunları ele almış; mevcut devletin parçalanarak ortadan kalkması sonucunda kapsadığı sınırlar içerisinde birden çok devletin ortaya çıkması sonucunda oluşan federasyon tipi üzerinde durmuş; ağırlıklı olarak yeni devletin kendisinden önceki devletin yapmış bulunduğu andlaşmalara bağlı olup olmayacağı ve bu konuda milletlerarası hukukta mevcut bir kuralın bulunup bulunmadığını soruşturmuştur) "hukuk doktoru"; 1976'da yine aynı üniversitenin Hukuk Fakültesi'nde hazırladığı "Türk Anayasa Düzeninin Avrupa Toplulukları Hukuk Düzeniyle Kaynaşması Sorunu" teziyle (o gün için, 1961 anayasasına sahip olan Türkiye'nin, Avrupa Toplulukları ile yasal alanda doğabilecek sorunları ve çözümlerini, bu çalışmasında irdelemiştir) doçent oldu. 1994'ten itibaren Galatasaray Üniversitesi'nde profesördür.

İzzettin Doğan, bir bilim adamı ve milletlerarası uzman bir hukukçu olarak ulaştırma[3], Kıbrıs sorunu[4], insan hakları sorunu[5]; bunların yanı sıra, Atatürk'ün dış politikaya bakış tarzını irdelemiştir[6]. Diğer taraftan doçentlik çalışmasının devamı olarak AET hukuk düzeni ile Türkiye Cumhuriyeti hukuk düzenini karşılaştıran temel bilimsel çalışmaları[7] kaleme almıştır. Bu bağlamda, AET ile ilişkilerin düzenlenmesi[8]; Türk vatandaşlarına Avrupa Birliği ülkelerinin vize uygulaması sorunu[9]; Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları açısından durumu[10] üzerinde durmuştur. Bu bağlamda, 1948'den 1991'e kadar geçen süre içerisinde, devletlerarası ilişkilerde meydana gelen değişikliklerin temel insan hak ve özgürlüklerine yönelik evrensel bir hukuk sistemi yaratma sürecinin Türkiye'ye nasıl ve hangi boyutlarda yansıyabileceğini de ele almış; konumu gereği inanç özgürlüğünü ön plana çıkarıp, inanç özgürlüğünün ve hakkının, Türkiye'nin de katıldığı ve imza attığı 1975 Helsinki Süreci'ni, 1990 Paris Şartı'nı ve 1991 Moskova Bildirisi'ni göz önünde bulundurarak, Türkiye'de nasıl olması gerektiği konusunu, 1990'lı yıllarda sürekli ülke gündemine taşımış;[11] günümüzde devletin inançlar karşısında tarafsız, eşit ve adil davranmadığını[12] kuvvetli bir şekilde vurgulamıştır. Siyasal rejimleri demokrasi yapan şeyin, bir hakkın tüm yurttaşlara ayrımsız tanınması olduğunu belirten Doğan'a göre demokrasi, çoğunluğun ve azınlığın kapsam ve içerik olarak aynı güç ve etkinlikteki hakka sahip olmasıdır.[13]

Hayatını gerçek anlamda etkileyen ve yönlendiren babası Hüseyin Doğan dede, Malatya'da Baliyan Aşireti'nin en önemli dini ve politik lideriydi.[14] İzzettin Doğan, feodal ve dini bağların çok güçlü olduğu bir toplumsal çevrede yetişti. Politik çevreyle de çocukluğundan itibaren tanıştı. Elit bir okul olan Galatasaray Lisesi ve aldığı akademik eğitim, onun dünyaya bakışını etkiledi. Sonuçta, feodal yapıyı gerektiğinde kullanan ama reddeden, hukukun üstünlüğünü ön plana getiren; politik ve dini çevresinden aldığı misyonla Türkiye'de Alevi sorununun temel kaynağı olarak gördüğü ve nitelediği politikacıları eleştiren, demokrasi ve insan hakları savunucusu bir İzzettin Doğan ortaya çıktı.

Babası 1950 Milletvekili Genel Seçimleri'nde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili olarak meclise girdi. Politik hayatını[15] Demokrat Parti (DP) milletvekili olarak devam ettirirken, DP'nin Nurculara verdiği tavizlerden Alevi kesimin rahatsızlığını dile getiren bir politikacı niteliğiyle tanındı.[16] 1960 ihtilaliyle Sivas'a sürgün edilirken,[17] İzzettin Doğan genç bir hukuk öğrencisiydi. Özellikle Nurcuların politik hayatta güçlenmeleri[18] ve laik sistemi tehdit eder şeklinde algılanmalarıyla ihtilal, onun hayatında derin izler bırakmıştır. Babasının politik kimliği ve DP milletvekili olması, ihtilalden sonra bir süre pasaport almasını engellemiş ve Fransa'da eğitimini yapabilmek amacıyla kazandığı bursu alamamasına yol açmıştır.[19]

1964 yılında başladığı akademik hayatının ilk yıllarında, 1966'da karşılaştığı iki olay, hayatına yön vermiştir. Bunlardan birincisi, zamanın Diyanet İşleri Başkanı (DİB) (17.12.1965-25.10.1966) İbrahim Bedrettin Elmalı'nın bir toplantıda "Alevilik sönmüştür" demesi ve bu teşkilatta Nurcu kadrolaşmaya gitmesidir.[20] İkincisi bir Alevi-Sünni çatışmasına dönüşen Ortaca Olayları'dır [Olayların geçtiği zamanda Muğla'nın bir kasabası olan Ortaca Tahtacı Türkmenlerden ibaret olan Alevilerin ve Nurcu Sünnilerin yaşadığı bir yerdi. Ortaca'ya bağlı Fevziye köyünde Alevi bir kadına kocasının önünde 5 Sünni tarafından tecavüz edilmişti. Buna, Nurcu Sünnilerin yaşadığı Kızılyurt'la Alevilerin yaşadığı Fevziye arasındaki arazi anlaşmazlığıyla Alevilere yöneltilen düşman imajları eklenmiş ve 16 Sünni köy birleşip yaklaşık 500 silahlı kişi Ortaca'da Alevilerin bulunduğu bir sinemayı basmıştı. Böylece olaylar çıkmıştı].[21] Her iki olay, İzzettin Doğan'ın hayatı boyunca "insanlar bilmediği şeylere düşmandır" ilkesinden hareket etmesini sağlamış; onda kapalı bir topluluk olan Alevileri ve Aleviliği tanıtmayı amaçlayan, Diyanet İşleri Teşkilatı'nın tarafsız olmasını devletin gerçek anlamda laik uygulamalara yönelmesini hedefleyen bir dergi düşüncesini oluşturmuştur.

Nitekim bir süre sonra, Abidin Özgünay ve Sadık Göksu ile birlikte çıkarmaya başladıkları "Cem" dergisinin finansörlüğünü, fikir adamlığını ve akademik çevreyle ilişkisini üstlenmiştir.[22] Dergiyi, Alevilerin sesini ve sorunlarını dile getirdiği bir platform olarak değerlendirerek şu saptama ve ve görüşleri ileri sürmüştür:

· O, öncelikle Sünnî İslâmiyet adına diğer İslâmi akımlara hayat hakkı tanınmadığından şikayetçidir.

· Ona göre, gerçek ve Türklere özgü özgürlükçü İslâm, Aleviliktir.[23]

· Ortaca olaylarının etkisiyle Aleviliğe yöneltilmiş olumsuz imajları ve düşman imajları "bölücülük"tür ve bu ileride tehlikeli kamplaşmaları yaratabilir.[24]

· Herşeye karşın, tolerans / hoşgörü önemlidir.[25]

· Alevilik, liberal bir Türk din anlayışıdır.

· Dini inanç ayrılıkları, ortak bir devlet ve siyasi teşkilat oluşturmaya engel değildir.[26]

· Türkiye'de gerçek anlamda bir laiklik yoktur. Hanefilik ve uygulamada sadece Nurculuk, din kapsamı içinde değerlendirilmektedir.[27]

· Mezhep ayrımcılığına şiddetle karşı çıkılması gerekmektedir.

İzzettin Doğan, Cem dergisi kapsamında ilk kez kimi Alevi-Sünnî aydınların mezhep ayrımcılığı konusunda ortak hareket ettiklerinden[28] söz ederek, Alevi ve Sünni kökenli aydınlar arasında köprü fonksiyonunu üstlenirken "Cem" dergisi de bu ortak hareketi kamuoyuna yansıtan bir platform olmuştur. Artık, Galatasaray Lisesi'nde her inançtan ve etnik gruptan arkadaşlarla birarada okumasının ve akademik formasyonunun da etkisiyle, din ve ırk ayrımı gözetmeksizin düşünce özgürlüğü ve eşitlik isteyen bir İzzettin Doğan vardır:[29]

· Düşünce özgürlüğünün olmazsa olmaz koşulu olarak laikliği görmektedir.[30]

· Radikal akımlara karşı çıkmaktadır.

· Onun için, Alevilik ihtilalci değil reformisttir.

Bu bağlamda, bir yandan laik düzenin uygulanmasını isteyerek Elmalı'ya cevap verirken[31], diğer taraftan yurt dışında akademik çalışmalar yaptığı süre içerisinde, 1960 İhtilali'ni ve Türk siyasi hayatındaki partileri irdeleyen, siyasi hayatın geleceğini tahmin etmeye yönelik yazılar yayınlamıştır.[32] Bunlarla birlikte, Türkiye'de var olduğunu gördüğü Alevi-Sünni sorununun,

a) ancak demokrasiyle çözülebileceğini ve

b) anayasanın Alevilere eşit olarak uygulanması gerektiğini

dile getirmiştir.[33]

Maddî yetersizlikler nedeniyle 1967'de "Cem" dergisi yayınını durdurunca, İzzettin Doğan akademik çalışmalarına hız verir.

12 Eylül 1980 darbesinden sonra, askerlerin müdahalesiyle 1983 yılında yeniden belirlenen Türk siyasi hayatına katılan Milliyetçi Demokrasi Partisi'nin (MDP) kurucuları arasındadır.[34] Amacı, Alevilerin devlet yapısı içerisinde yoğunlukları oranında temsil edilmesidir ve bunu çok önemli bulmaktadır. Çünkü, Alevilerin devlete sahip çıkmasının yolunun bu olduğu görüşündedir. Düşüncelerinin gerçekleşme şansının olmadığını görünce, üç ay içinde partiden ayrılır.[35] Kısa siyaset denemesinin arkasından yeniden akademik çalışmalara yönelir.

1967 yılında yayınına ara veren "Cem" dergisi, 24 yıl sonra 1991'de Abidin Özgünay ve Cemal Şener yönetiminde yeniden yayınına başladığında, derginin yazı kadrosu içindedir. Yeni "Cem" dergisinin 1. sayısından itibaren başyazar olarak yazılarına başlar. Artık akademik çalışmalarının da etkisiyle tamamen hümanist kişiliğini ön plana çıkaran partiler üstü[36] bir İzzettin Doğan vardır. Hemen hemen istisnasız 1991'den sonraki bütün yazılarında ve söyleşilerinde hümanizme, barışa ve dialoğa yer veren Doğan, yeni dünya düzeni karşısında Aleviliğin yerini de sorgular. Bu anlamda, Alevilik onun için ideal insanın bütün vasıflarını içerir.[37] Doğan, 16.yüzyıldan itibaren Aleviliğin bütün baskılara -ki bu baskıları ve sonuçlarını "zamanaşımına uğramayan acı"[38] olarak değerlendirerek, Alevi insan tipini "ağlayan insan tipi"yle özdeşleştirir[39]- rağmen, direnmesini ve günümüze ulaşmasını sağlayan üç unsur üzerinde durur:

1) Saz, ki onunla müzik İslama girmiş ve Kur'an yorumlanmıştır;

2) Cem ayinleri;

3) Dedeler.[40]

Bu üç unsur, ona göre Türk Aleviliğini Araplardan ve İranlılardan ayırmaktadır.[41]

Bir utanç vesilesi olarak gördüğü Türkiye'deki Alevi sorunu[42], onun için inanç özgürlüğü sorunudur. O, devletten istemleri olan bir aydındır. Alevilerin inanç ve ibadet özgürlüklerinin yasal olarak fiilen bulunmadığını vurgular.[43] Toplumsal barışın bozulacağını belirtip, ihanetle suçladığı siyasetçileri eleştirir.[44] Modern-çağdaş bir yurttaş olarak, Alevilerin de vergi ödediklerini, askere gittiklerini, toplumda ortak sorumluluklar paylaştıklarını belirtir. Onlar adına onların inanç ve ibadetlerini de Sünnîler gibi özgürce yapamadıklarına değinir. Bu istemleri, sadece Alevileri değil, diğer dinlere ait yurttaşları da kapsamaktadır.[45] Daha da ileri giderek, Türkiye'de inanç, dil ve köken farklılıklarının kültür zenginliği olduğunu, bunların Türkiye'nin asıl gücünü oluşturduğunu belirtir. Demokrasiyi bunun için garanti görür ve demokrasi ister.[46] Tek ırk ya da tek inanç düşüncesini, Türkiye için yanlış bulur.[47] Diyanet İşleri Başkanlığı'nın fonksiyonlarını sorgular. Onun Sünnî bir yapılanma içinde olduğunu dile getirir. Alevilerin inançlarına yönelik hiçbir faaliyette bulunmadığını belirtir.[48] "Alevilik Sorunu"nun hükümet gündemine girmesi için çabalar. Temel haklar sorunlarından biri olarak gördüğü inanç-ibadet özgürlüğünün tanınmasını, bunun için bütçeden ödenek ayrılmasını sürekli yineler.[49] Çıkarlarının sözcülüğünü üstlendiği Alevi cemaate yönelik toplumsal olaylarda, anında reaksiyon gösterir ve devleti uyarır. 12-13 Mart 1995'te toplumsal bir çatışmaya dönüşen Gazi Olayları'nın[50] hemen arkasından Alevilerin

a) sahipsiz,

b) devletçe dışlanmış

olduğunu dile getirir; devlete kırgın ve küskün böyle bir kitlenin harekete geçirilmesinin, Türkiye'de kamu düzenini ve otoritesini çok hızlı bir şekilde bozacağını ve bunun Türkiye'yi "destabize edeceğini"[51], kargaşaya sürükleyeceğini belirterek,

1) Alevi cemaatin dışlanmaması,

2) devletin Sünni devlet olmaktan çıkması,

3) devletin her inançtan vatandaşın devleti olması,

4) hukuk düzeninin yeniden yapılandırılması,[52]

5) devletin Alevileri kucaklaması ve entegre etmesi[53]

gerektiğinin altını çizer.

1990'lı yılların ortalarından itibaren, örgütlü bir cemaatin sözcüsü[54] olan İzzettin Doğan vardır. Onun uzun uğraşlarından sonra, Gazi ve Ümraniye olaylarını izleyen günlerde, 27.03.1995'te Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez Alevilerin-Aleviliğin tanıtımını, Alevi-Sünni bütünleşmesini amaçlayan Alevilerle Sünnilerin birarada oluşturdukları bir vakıf olan Cem Vakfı (Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı) kurulur.[55] Cem Vakfı'nın amaçları arasında, Türkiye'deki Alevi cemaatin dini, yasal ve kültürel taleplerine cevap vermek ve sorunlarının izleyicisi olmak bulunmaktadır.[56] Bu, sonuç itibariyle, İzzettin Doğan'ın 1966'da Cem dergisi projesiyle başlattığı 29 yıllık süreci içeren bir yapılanmanın ürünüdür. Vakfın başkanlığını üstlenmiş ve Cem Vakfı onun adıyla simgeleşmiştir. Bundan sonra, Alevilerin sorunlarını bir örgüt adına dile getirmektedir. Kamuoyunda Alevi cemaati adına yaptığı istekler ve önerilerle daha da yakından tanınmaya başlanmıştır. Bu arada, Cem dergisi de 50. sayısından (1995) itibaren Cem Vakfı'nın süreli bir yayın organı kimliğini kazanmıştır.

Her fırsatta ve platformda çağdaş-modern anlayışın ve global düşüncenin yansıması olarak Alevi kimliğinin dışa vurumunun (Alevilerin Alevi olduğunu herkese korkmadan rahatça söyleyebilmenin) gerekliliğinden söz eder; Alevi cemaatinin sorunlarının toleransla ve demokrasiyle çözümlenebileceğini Alevi cemaati adına dile getirir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın tüm inançları kapsayacak bir şekilde[57] yeniden yapılandırılması ve özerk hale getirilmesi gerektiğini sürekli gündemde tutar.[58]

Ders kitaplarına Alevilikle ilgili bilgiler konmasını[59] ve tarih kitaplarının yeniden gözden geçirilerek tahrif edilmiş Alevi tarihinin düzeltilmesini, gerçeklerin yazılmasını ister.[60] Uygulamada inanç bazında yasal eşitlik olması gerektiğini belirtir. Ona göre, devlet bu noktada, ayrımcı politikadan vazgeçmeli ve gerçek anlamda laik olmalıdır. Alevilerin devlete ödediği vergilerden inançları için yararlanmadığını, Sünnilerin ise yararlandığını yineler. Bir adım daha ileri giderek, Alevi inancının gerçekleştirildiği ibadethaneler olan cemevlerinin camiler gibi açılması gerektiğini vurgular. Bunun için devlet bütçesinden pay ayrılmasını sürekli gündemde tutar.[61] Öte yandan devlet elindeki kitle iletişim organlarında Sünniliğin yanı sıra Aleviliğe de yer verilmesini gerekli görür.[62] İnsan haklarına dayalı demokratik ve çağdaş bir anayasa isteyerek[63] 1982 anayasasıyla zorunlu olan din derslerinin kaldırılması gerektiğini; kalkmayacaksa Aleviliği de içermesini 1995 yılından itibaren her fırsatta yineler.[64] Bu arada sürekli olarak Arap İslam anlayışına karşı çıkar[65] ve Aleviliği Türk-İslam anlayışı olarak görür.[66]

Onun çabaları sonucu, Türkiye'de Alevi sorunu 1995'ten itibaren gündemden düşmemiştir. İzzettin Doğan, her partiyle diyaloğa girip, istemlerini dile getirerek,[67] ısrarlı girişimleri sonucunda Alevilerin tarihte ilk kez Alevi örgütlenmeleri ve cemevleri yapımı[68] için devletten maddi yardım alabilmelerine -55. Hükümet (ANAP-DSP-DTP [Demokrat Türkiye Partisi] koalisyonu) döneminde, 1998 yılı Maliye bütçesinde, nüfusun çoğunluğunu oluşturan Sünni kesimin ibadet ihtiyaçlarını karşılamaya gayret eden devletin, buna oldukça geniş kaynak ayırdığı halde, nüfusun önemli bir kesimini oluşturan Alevilerin bu imkânlardan yararlanamamasının doğal olarak bu vatandaşları üzdüğü gerekçesiyle, Alevilere (Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı'na) bir miktar (DİB bütçesi için ayrılan paranın % 0.44'ü kadar) kaynak ayrılmıştır[69]- yol açmıştır.[70]

İzzettin Doğan hümanist, pluralist, aksiyonist ve reaksiyonist, reformist, değişmeye her zaman açık bir bilim adamı-hukukçu ve dini lider[71] olarak Alevi kimliğinin, inanç özgürlüğünün, demokrasinin, dinler ve kültürlerarası diyaloğun ve toleransın yılmaz savunucusudur. [© İsmail Engin]

Notlar

[1] Bu makale, Deutsches Orient-Institut / Hamburg'un süreli yayın organı olan Orient'in 1998 yılında çıkan 39. cildinin 4. sayısında ss. 541-547 arasında yazar tarafından "İzzettin Doğan: Eine alevitische Führungspersönlichkeit in der Türkei" başlığı ile yayınlanan makalenin yeniden gözden geçirilmiş ve genişletilmiş şeklidir ve Ayhan Aydın'ın hazırladığı "İzzettin Doğan'ın Alevi İslam İnancı, Kültürü ile İlgili Görüş ve Düşünceleri" (İstanbul: Cem Vakfı, 2000, ss. 16-26) adlı eserde yayınlanmıştır.

[2] Bkz. Murat Küçük (1997): "İzzettin Doğan ile söyleşi-I. Galatasaray'da bir Ocakzade", Cem, 70: S. 28-35; krş. Nejat Birdoğan (1992): Anadolu ve Balkanlarda Alevi Yerleşmesi (Ocaklar-Dedeler-Soyağaçları). İstanbul: Alev, S. 256-260.

[3] İzzettin Doğan (1976a): "Milletlerarası Andlaşmalar ve İlişkiler Yönünden Karayollarımızın Durumu, Sorunları ve Çözüm Yolları", İktisadi Araştırmalar Vakfı Milletlerarası Karayolu Taşımacılığı ve Türkiye Semineri. Tebliğler ve Tartışmalar (9-10.VI.76). İstanbul: İktisadi Araştırmalar Vakfı, S. 143-179.

[4] İzzettin Doğan (1967a): "Türk Sovyet Dostluğu ve Kıbrıstaki Silahlar", Cem, 9: 2-3; İzzettin Doğan (1976b): "Kıbrıs Sorununun Milletlerarası Hukuk Açısından Değerlendirilmesi", İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, xLı, 3-4: S. 163-193.

[5] İzzettin Doğan (1979a): "İnsan Haklarının Milletlerarası Himayesi", Hıfzı Timur'un Anısına Armağan. İstanbul: Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Münasebetler Enstitüsü, S. 159-182.

[6] İzzettin Doğan (1983): "Atatürk'ün Dış Politikası ve Uluslararası İlişkiler Anlayışı", Çağdaş Düşüncenin Işığında Atatürk. İstanbul: Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı, S. 133-205.

[7] İzzettin Doğan (1977a): "AET Hukuk Düzeni ve Türk Anayasa Düzeni", Karma Ekonomi, 12 [131]: S. 16-20.

[8] İzzettin Doğan (1977b): "Türkiye-AET İlişkilerinin Yeniden Düzenlenmesi [ve konunun tartışması]", İktisadi Araştırmalar Vakfı Türkiye-AET İlişkileri Seminer (İstanbul 25-26.5.77). İstanbul: İktisadi Araştırmalar Vakfı, S. 227-300.

[9] İzzettin Doğan (1979b): "Avrupa Toplulukları Kurumları ve Yetkileri Açısından AET Hukukunun Milli Hukuklara Üstünlüğü [ve konunun tartışması]", Avrupa Hukuku Haftası (I. İstanbul, 24-27.1.78). İstanbul: Avrupa Hukuku Araştırma ve Eğitim Merkezi, S. 1-24, 153-168.

[10] Bkz. "Farklılıkta zenginlik bulma bilincine varmalıyız [Söyleşi]", Galatasaray Üniversitesi Detay Dergisi, Haziran 1999.

[11] Özellikle bkz. Cem Vakfı (1998a): Din-Devlet İlişkileri ve Türkiye'de Din Hizmetlerinin Yeniden Yapılanması Uluslararası Sempozyumu (26-27 Mart 1996 / İstanbul). İstanbul: Cem Vakfı Yayınları, S. 208-213.

[12] Krş. İzzettin Doğan (1998a): "75. Yıl'a armağan", Cem, 84: S. 14-15.

[13] Bkz. Doğan (1998a: 14).

[14] Hasan Nedim Şahüseyinoğlu (1991): Malatya Balıyan Aşireti. İstanbul: ER-TU Matbaası, S. 83-88.

[15] Hüseyin Doğan'ın politik hayatı ve daha sonra sağ partilerde politika yapması, sonradan çok eleştirilecektir. Bkz. ve krş. Çetin Yetkin (1998): "Prof. Dr. İzzettin Doğan Üzerine", Pir Sultan Abdal, 28: S. 8-11.

[16] Küçük (1997: 32-33).

[17] Şahhüseyinoğlu (1991: 86), Yetkin (1998: 8).

[18] Krş. Yetkin (1998: 9-10); "Aynılar aynı yerde", Alevi Halk Gerçeği, 7: S. 6-7, (1998).

[19] Küçük (1997: 33-34).

[20] Bkz. Ali Gali (1966): "Elmalıya Açık Mektup", Ehlibeyt Yolu, 29.6.1966, S. 6; Doğan Kılıç Şeyhhasanlı (1966a): "Elmalı Meselesi", Ehlibeyt Yolu, 10.8.1966, S. 8; "Elmalı nihayet yola çıkarıldı", Ehlibeyt Yolu, 12.10.1966, S. 6; Doğan Kılıç Şeyhhasanlı (1966b): "Elmalı Gitti", Ehlibeyt Yolu, 26.10.1966, S. 1, 8.

[21] Bkz. "Alevilere Tecavüz", Ehlibeyt Yolu, 15.6.1966, S. 1, 8; "5 sünnînin hunharca faaliyetlerinden biri: Irza Tecavüz", Ehlibeyt Yolu, 22.6.1966, S. 1, 8; "Ortaca olayları ile ilgili olarak Almanya'da bulunan Alevi vatandaşlarımızın tepkisi", Ehlibeyt Yolu, 29.6.1966, S. 1, 5; "Ortaca Olayı Senato'da. Alevi Sünni meselesi senato'ya getirildi", Ehlibeyt Yolu, 20.7.1966, S. 1, 8; "Ortaca'da Gene Muaviyecilerin Faaliyetleri", Ehlibeyt Yolu, 27.7.1966, S. 2; Lütfü Kaleli (1966) "Ortaca Olayları", Ehlibeyt Yolu, 27.7.1966, S. 5-6.

[22] Küçük (1997: 34-35).

[23] İzzettin Doğan (1966a): "Türkiye'de Düşünce Hürriyeti ve Alevilik", Cem, 2: S. 20, 22.

[24] İzzettin Doğan (1966b): "Eskiciler İhtilâli mi?", Cem, 3: S. 4.

[25] İzzettin Doğan (1966c): "Bir Gün Perde Aralanırsa", Cem, 7: S. 3.

[26] İzzettin Doğan (1966d): "Aleviliğin Doğuşu", Cem, 4: S. 2-3.

[27] İzzettin Doğan (1966e): "Türkiye'de Lâik Bir İdare Var mıdır?", Cem, 5: S. 2-3.

[28] İzzettin Doğan (1967b): "Mezhep Ayırımı ve Gerçek", Cem, 13: S. 4.

[29] İzzettin Doğan (1966f): "Kanun Önünde Eşitliğin Anlamı", Cem, 6: S. 2-3. krş. Küçük (1997: 33-35); İzzettin Doğan (1967c): "Düşünce Özgürlüğünü Önleyen Sebepler", Cem, 11: S. 2.

[30] Doğan (1967c).

[31] İzzettin Doğan (1966g): "Aleviliğin Sönmesi", Cem, 8: S. 2-3.

[32] İzzettin Doğan (1967d): "Partilerdeki Çatlama", Cem, 10: S. 2; İzzettin Doğan (1967e): İki İhtilal", Cem, 11: S. 4-5.

[33] İzzettin Doğan (1967f): "Demokrasi ve Devlet Adamı", Cem, 15: S. 4.

[34] Bu, sonradan çok eleştirilmiştir. Bkz. ve krş. Sadık Eral (1996): "Süreç içinde alevilerin yeri", Alevilerin Sesi, 17: S. 12-16; Ali Yıldırım (1998): "Aleviler Sağ'a Oy Verebilir mi!", Pir Sultan Aylık Gazete, 4, Eylül 1998: S. 3; Yetkin (1998: 9).

[35] Cem Vakfı (1998b): Cem Vakfı Çalışmaları ve Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan'ın Görüş ve Düşünceleri. İstanbul: Cem Vakfı Yayınları, S. 157-158.

[36] Onun partiler üstü kimlikle sağ partilerle ve özellikle Refah Partisi'yle diyaloğa girmesi, sol görüşlü yazarlar ve Alevi dernekleri tarafından çok eleştirilmiştir. Bkz. ve krş. Ali Balkız (1993): "Bütün Yollar Diyanete Çıkar", Pir Sultan Abdal, 6: S. 1; Emel Sungur (1996): "Basın ve Kamuoyuna Açıklamadır", Pir Sultan Abdal, 17: S. 37; Serap Aktoprak (1997a): "Düzene yaklaşan Alevilik kirlenir", Alevi Halk Gerçeği, 3: S. 3-4; "Hedefimiz Alevilikte ortak dili oluşturmak", Pir Sultan Aylık Gazete, 1, Mayıs 1998: S. 2; Yıldırım (1998: 3); Yetkin (1998: 10-11).

[37] İzzettin Doğan (1991a): "İnsanlığın Himalayasında Bir Zirve Yunus Emre", Cem, 1: S. 7; İzzettin Doğan (1992a): "Aleviliğin Dünya'ya ve Türkiye'ye Getireceği", Cem, 14: S. 5.

[38] Bkz. Oral Çalışlar (1995): "Zamanaşımına uğramayan acı", Cumhuriyet, 27.6.1995: S. 5.

[39] Bkz. Özcan Ercan (1995): "Ve Pazar Konukları: En büyük zaafım hayır diyememek [Söyleşi]", Milliyet [Pazar eki], 12.11.1995: S. 1, 3.

[40] İzzettin Doğan (1991b): "Alevi Düşüncesini Günümüze Taşıyanlar", Cem, 2: S. 6-7; Aydın (1995): "Prof. Dr. İzzettin Doğan İle Söyleşi", Cem, 54: S. 20-23; Cem Vakfı (1998b: 252).

[41] Aydın (1995: 20).

[42] Bkz. "Cem Vakfı Genel Başkanı Prof. Doğan: ‘Alevi sorunu olması utanç vesilesidir'", Özgür Kocaeli, 23.12.1997.

[43] İzzettin Doğan (1991c): "Kanun Önünde Eşitlik", Cem, 4: S. 7.

[44] İzzettin Doğan (1991d): "Siyasi Parti Liderlerine ve Aydın Vatandaşlara Açık Çağrı", Cem, 5: S. 2; İzzettin Doğan (1997a): "Toplum, devlet ve yasal otorite", Cem, 63: S. 5.

[45] İzzettin Doğan (1991d); İzzettin Doğan (1991e): "Yeni Bir Türkiye mi?", Cem, 6: S. 6; İzzettin Doğan (1992b): "Daha Demokrat Daha Özgür Daha Eşitlikçi Bir Türkiye İçin", Cem, 15: S. 3; İzzettin Doğan (1992c): "Vurdumduymazlık", Cem, 18: S. 5; İzzettin Doğan (1993a): "Bir Yıl daha Geride Kalırken", Cem, 20: S. 14.

[46] İzzettin Doğan (1991f): "Yeni Hükümet ve DYP-SHP Protokolü", Cem, 7: S. 10; İzzettin Doğan (1992d): "Türkiye Ateş Çemberinde", Cem, 13: S. 5-6; Okşan Sayınsoy Tuna (1998): "Cem Vakfı Başkanı: İzzettin Doğan", The Best, ıv, 2: S. 9-20.

[47] Tuna (1998: 16).

[48] İzzettin Doğan (1991g): "Kerbela Olayı ve Diyanet Başkanlığı", Cem, 3: S. 7.

[49] İzzettin Doğan (1992e): "Temel Haklar ve Koalisyon Hükümeti", Cem, 9: S. 4.

[50] Bkz. İstanbul'un Gaziosmanpaşa ve Ümraniye İlçelerinde Meydana Gelen Son Olayları Yerinde İncelemek ve Araştırmak Amacıyla Mecliste Temsil Edilen Siyasî Partilerin Mutabakatı ile Hazırlanan Ortak Bildiri ve Bu Bildiri Üzerine Kurulan Partilerarası Özel Komisyon Raporu. Ankara: TBMM [1995] 42S.

[51] Bkz. "Türkiye karıştırılmak isteniyor [Söyleşi]", Zaman, 12.3.1996.

[52] Bunlar için bkz. İzzettin Doğan (1995a): "Aleviler ve devletin yeniden yapılanması", Hürriyet, 15.3.1995.

[53] Bkz. "Türkiye karıştırılmak isteniyor [Söyleşi]", Zaman, 12.3.1996; Naki Özkan (1998): "Devlet bizi içine almalı [Söyleşi]", Miliyet, 23.10.1998.

[54] Marjinal sol söylemi savunanlar, bunu Alevilik için tehlike olarak görmektedir. Bkz. "Aleviliğe sahip çıkma yarışı. Ehlibeyt Kurultayı", Alevi Halk Gerçeği, 1: S. 8, (1997); Haydar Aslan (1997): "Aleviliğin düşmanları: Bozkurtlar ve kurtçuklar", Alevi Halk Gerçeği, 1: S. 16; Aktoprak (1997a: 4).

[55] İzzettin Doğan (1997b): "Cem Vakfı iki yaşında", Cem, 65: S. 5; Cem Vakfı (1998a: 19-23, 139).

[56] Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Sivil Toplum Kuruluşları Bilgi Merkezi (Ed.) (1996): Sivil Toplum Kuruluşları Rehberi. İstanbul: Numune Matbaası, S. 44.

[57] Bu istemi, sol söyleme sahip Alevi dernekleri ve kimi yazarlar arasında tepki görmektedir. Bkz. Sungur (1996: 37); "Cem Vakfı'ndan Alevilere Tehlikeli 'Davet'. Anadolu Aleviliğini İslamlaştırma Girişimleri", Pir Sultan Abdal, 18: S. 14-15, (1996); Hüseyin Ülfet (1997): "Diyanet kuşatmasını aşmak, tarihsel bir görevdir", Alevi Halk Gerçeği, 4: S. 8-9.

[58] İzzettin Doğan (1995b): "Merhaba", Cem, 50: S. 8; Cem Vakfı (1998a): S. 208-213; Cem Vakfı (1998b: 252-254, 279); Küçük (1997); Tuna (1998: 13-14).

[59] Bu istemi de sol söyleme sahip Alevi dernekleri tarafından eleştirilmektedir. Bkz. "Cem Vakfı'ndan Alevilere Tehlikeli 'Davet'. Anadolu Aleviliğini İslamlaştırma Girişimleri", Pir Sultan Abdal, 18: S. 14-15, (1996).

[60] Doğan (1995b); İzzettin Doğan (1998b): "Cem Vakfı üç yaşında: İnanç ve birlik yolunda...", Cem, 80: S. 32; Cem Vakfı (1998b: 231-234, 246-248, 279-280); "Cem Vakfı Genel kurulu Yapıldı. Devlet Cemevlerine yardım etmeli", Cem, 81: S. 16-18, (1998).

[61] Doğan (1995b); İzzettin Doğan (1996a): "Demokrasinin yeniden yapılanması", Cem, 58: S. 3; İzzettin Doğan (1996b): "Devlet yönetimi, toplum, sorunlar ve sorumluluk", Cem, 60: S. 5; İzzettin Doğan (1996c): "Devlet adamlığı", Cem, 61: S. 5; İzzettin Doğan (1997c): "Demokrasi ve zavallı siyasetçiler", Cem, 62: S. 5; İzzettin Doğan (1997d): "Cumhurbaşkanlığı, Adalet Bakanlığı makamları ve kişiler", Cem, 64: S. 5; İzzettin Doğan (1997e): "Eski hükümet, yeni hükümet", Cem, 68: S. 3; Doğan (1998b); Cem Vakfı (1998b: 133-138, 143-148, 229); "Cem Vakfı Genel Kurulu Yapıldı. Devlet Cemevlerine yardım etmeli", Cem, 81: S. 16-18, (1998).

[62] Doğan (1995b). Ancak, sol söyleme sahip Alevi dernekleri, dinî yayınlara tamamen karşıdır. Bkz. "Cem Vakfı'ndan Alevilere Tehlikeli 'Davet'. Anadolu Aleviliğini İslamlaştırma Girişimleri", Pir Sultan Abdal, 18: S. 14-15, (1996).

[63] İzzettin Doğan (1992f): "Yeni Anayasa Hazırlanırken", Cem, 12: S. 6.

[64] Devletten istemleri, marjinal sol söyleme sahip kimi yazarlar tarafından "işbirlikçi" ya da "devletçi geleneğin temsilcisi" olarak görülmektedir. Bkz. İsmail Kaygusuz (1996): "Alevi İslam, Emevi İslam ve Diyanete Yeni Düzen!", Kervan, 60: S. 16-17; Yahya Şark (1997): "İhanetçi Hızır Paşa geleneği", Alevi Halk Gerçeği, 3: S. 12-13; Serap Aktoprak (1997b): "Alevilikte sol düşmanlığı", Alevi Halk Gerçeği, 4: S. 3; Hüseyin Ülger (1997): "Aleviler, devlete altın tepsi içinde sunulan yem olamaz!", Alevi Halk Gerçeği, 5: S. 12-13; İsmail Kaygusuz (1998): "Alevilik Heterodoks İslamı Temsil Etmektedir", Kervan, 66: S. 3-4; Ali Candan (1998): "Alevi Örgütleri ve Devlet Siyaseti", Kervan, 67: S. 3; Özgür Berkkaya (1998): "Aleviler Özgürlükler Mücadelesinde Yerini Almalıdır", Alevi Halk Gerçeği, 9: S. 12-13.

[65] Onun bu görüşü, zaman zaman, "Arap düşmanlığı" olarak algılanmaktadır. Bkz. ve krş. Ayhan Yalçınkaya (1998): "Okuyucu Mektubu", Pir Sultan Abdal, 26: S. 45-46.

[66] Türk olmayan Alevileri dışladığı ve Türk-İslam Sentezini içerdiği ileri sürülerek en çok eleştirilen düşüncesidir. Bkz. ve krş. İsmail Kaygusuz (1995): "Alevi toplumundan elinizi çekin", Kervan, 53: S. 22; Aktoprak (1997b); Yalçınkaya (1998: 46).

[67] Örnek olarak bkz. Şahin Alpay (1994): "Aleviler ağırlık kazanmak istiyorsa, bir partiye bağlanmasın" [Söyleşi], Sabah, 5.2.1994; Aynur Gürsoy (1995): "Alevi zirvesi: Aleviler maziyi gömdü, partilerle kucaklaştı", Milliyet, 27.6.1995: S. 1, 15; Dursine Halat (1995): "İzzettin Doğan ‘Aday değilim'", Günaydın, 4.11.1995: S. 1, 6; Serdar Canipek (1995): "Tahriklere kapılmayız", Sabah, 5.11.1995; "Yılmaz'dan Aleviler'e yardım sözü", Zaman, 10.4.1996; "İzzettin Doğan Çiller'den söz aldı" Evrensel, 13.4.1996: S. 2. Ancak, onun siyasetçilerden, siyasi partilerden ve hükümetten istemleri, zaman zaman diğer Alevi örgütleri tarafından eleştirilmiştir. Buna örnek olarak bkz. "Alevi dedesinin para turu", Siyah Beyaz 11.4.1996; "Cem Vakfı'nın hükümetten talepleri bizi bağlamaz", Cumhuriyet, 12.8.1997: S. 3.

[68] Cem Vakfı (1996): Cem Kültür Evi. Mimari proje yarışması. İstanbul: Cem Vakfı Yayını; Cem Vakfı (1998b: 139-150, 162-165).

[69] Bkz. T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem: 20, Cilt: 39, Yasama Yılı: 3, 28inci Birleşim, 16.12.1997: S. 100; T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem: 20, Cilt: 40, Yasama Yılı: 3, 31inci Birleşim, 19.12.1997: S. 403-406.

[70] Bu durum da Alevi örgütleri arasında başlangıçta geniş tartışmalar yaratmıştır. Bkz. "Alevilere bütçeden pay tartışması" Cumhuriyet, 15.3.1998: S. 4.

[71] Sol söylem savunucuları onun liderliğine ağır eleştiriler getirmektedir. Bkz. Kaygusuz (1996); Mehmet Bircan (1997): "Alevilik Nasıl Sünnileşir", Alevi Halk Gerçeği, 4: S. 20-21; Yıldırım (1998); Yetkin (1998); Aslan (1997).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder