[İsmail Engin] 1970'lerin ortası:
"Ben yaptım" diyenlerin henüz çoğu Al[a]manya'da
değildi veya doğmamış ya da çocuktu... Alamanya'da olanların kimisi Cami
derneği kurmaya çalışıyor, kimisi de Sol örgütler içerisindeydi..
Oysa bazıları vardı ki, gurbette Aleviliğini
hatırlamıştı, aslında hiç unutmamıştı.. Aşureler dağıtıyordu. Cemler
tutuluyordu. Nasıl örgütlenmesi gerektiğini tartışıyordu. Ve aslında Alevi
uyanışı Alamanya'da çoktan başlamıştı...
Henüz sinemalar revaçta değildi.. Günlerce – iş saatleri
dışında – biraraya gelinerek tiyatro gruplarında kolektif çalışma
yürütülüyordu. Nitekim bu çalışmalar, Canların birbirlerini tanımalarına vesile
oluyordu.. Neticede, "Alamanya"da ona ait kolektif - sosyal bir
bellek oluşturuluyordu..
Diğer taraftan âşıklar geliyor; öbür yandan
"toplumsal gerçekçi" ozanlık geleneği de kendini yabanelde yeniden
inşa ediyor, yaygınlaşıyordu. Dev stadyumlarda – örneği Stuttgart'ta – binlerce kişiye konserler
veriliyordu. Kimilerinde âşıklar konser sonrasında "ihbar" ediliyor;
Türkiye'ye dönemiyordu.. Fırsattan istifade Alamanya'da plak ve kaset
çıkaranlar; yarı aç yarı tok iş bulmaya çalışanlar, kaçak yaşayanlar da vardı.
Müzik sektörü bu durumdan sebepleniyordu..
25 Nisan 1987'de saat 19'da Berlin'de sahnelenen Çetin
İpekkaya'nın yazıp yönettiği "Pir Sultan" adlı oyundan tam 12 yıl 3
ay 10 gün önce, senaryosunu Erol Toy'un yazdığı 1970'de yayınlanan "Pir
Sultan Abdal" adlı piyes, Nihat Bozkurt tarafından sahneye konularak
Berlin Teknik Üniversitesi'nde Canlarla buluşmuştu...