Sayfalar

4 Temmuz 2025 Cuma

İsmail Engin : Futbolun Politik Yüzü: Tribünlerden İktidar Alanlarına

[İsmail Engin] 1989 yılındaydık. Prof. Ahmet Yürür’ün etnomüzikoloji seminerinde, bilgiyle dolu bir atmosferde çalışıyorduk. Hoca, yalnızca anlatmakla kalmıyor; bizden yüksek lisans düzeyinde, yöntemi ve tekniğiyle örülmüş seminer çalışmaları istiyordu. O dönemde arkadaşımız Levent’in futbol sloganları ve müzikleri üzerine yaptığı sunum hâlâ aklımda. Etkileyiciydi; gözümüzü başka bir dünyaya açmıştı.

O sunumla beraber şunu fark ettik:

Futbol, yalnızca bir oyun değil; siyasetin tam merkezinde bir enstrümandı.

Yıllar sonra Almanya’ya geldiğimde, 1936 Berlin Olimpiyatları’nın nasıl bir Nazi propagandası zeminine oturduğunu öğrendim. 1954 Dünya Kupası zaferinin, savaş enkazı altındaki [Batı] Almanya’nın kendine güvenini yeniden inşa ettiğini; Adidas örneğinde olduğu gibi, sporun markalaşma ve ekonomiyle buluşma noktalarını anladım.

İktidar ve muhalefet, spor – siyaset [ideoloji] ilişkisinin hep bir tarafında..

Türkiye’de de sporla siyaset arasındaki ilişki hiçbir zaman kopuk olmadı. Kulüplerin yönetim kurullarında siyasetçilerin yer alması bir tesadüf değil; bu, toplumu şekillendirme siyasetinin bir parçası. İşin içine karmaşık ticari ilişkileri de kattığınızda, ortaya çok boyutlu bir yapı çıkıyor.

Futbol ve siyaset [veyahut ideoloji] ilintisine tipik bir örnek: Gezi’dir. . O süreçte, Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı, muhalif kesimlerin simgesine dönüşmüştü. “Çarşı her şeye karşı” sloganı yalnızca tribünlerde değil, meydanlarda da yankılanıyordu.

Bir diğer çarpıcı örnekse, Amedspor.

Onun hikâyesi, bir futbol kulübü olmanın çok ötesine geçiyor.

2019’da Diyarbakır’da kurulan “Kurdish Studies Center” | “Kürt Çalışmaları Merkezi”nin yayımladığı bir raporda, “KESK û SOR û ZER: İnat, Umut, Futbol – Amedspor’un Maruz Kaldığı Hak İhlallerinin Sporda Irk Ayrımcılığı Bağlamında İzlenmesi Raporu”nda, Amedspor’un sadece bir spor kulübü olmadığı, Türkiye’de hak ihlaline maruz kalanlarla dayanışma gösterdiği için sivil toplum hareketinin bir parçası haline geldiği belirtiliyor. Dahası, Kürdler için tıpkı Athletic Bilbao, Barcelona ya da Celtic gibi bir “milli takım” şeklinde algılandığı vurgulanıyor...

Keşke siyasiler sporu enstrüman olarak kullanmaktan vazgeçse, en son Avusturya - Türkiye Avrupa Futbol Şampiyonası örneğinde görüldüğü üzere siyasi parti, etnisite vurguları ve dini semboller spor müsabakalarında yer almasa. Bunlar, spor sahalarını da ayrışmanın alanına çeviriyor. Halbuki futbolun birleştirici olması, bu sporda centilmenliğin öne çıkması gerekmez mi?

Ve keşke, taraftarlığın hırsı değil, sporun ruhu kazansa... | @ismailenginhd [04.07.2025]

– sosyal  medyada [facebook’ta] 03.07.2024 tarihinde “spor - futbol - ve siyaset” başlığıyla yayınlanan yazı yeniden gözden geçirildi –

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder